İsrail'in Suriye'ye yönelik stratejik uygulamaları

 

 

 

İndependent Türk için bir yazı kaleme alan akademisyen Prof. Dr. Ali Arslan , Suriye'de Esed'in ülkeden kaçmasının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendiriyor. Özellikle İsrail'in daha Suriye iç savaşının başlarında uygulamaya koyduğu bir planı takip ederek Dürziler için bir tampon devletçik oluşturma ve böylelikle İsrail'in Lübnan, Suriye ve Ürdün'le olan sınırları arasına bir güvenlik şeridi oluşturma planını adım adım tatbik ettiğini bunun yanısıra Suriye'nin tüm askeri altyapı ve üstyapı kapasitesini de hava bombardımanları ve sabotajlar ile devre dışı bırakarak ülkeyi İsrail için bii potansiyel sorun olmaktan çıkarma hedefine ulaşmış olduğunu savunuyor.

 

Yazıda İsrail'in Dürzilerle ilgili yürüttüğü süreç aşama aşama özetlenerek bugünlere nasıl gelindiği ve bundan sonra da nereye gideceği ile ilgili öngörülerde bulunuluyor.

 

Önemine binaen yazıyı okuyucularımız için alıntılıyoruz.

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

İsrail'in Suriye'ye yönelik stratejik uygulamaları

 

            Prof. Dr. Ali Arslan

 

Siyonist İsrail'in stratejisinin; "Merkezde Homojen Yahudi Devleti İle Filistinli Gettolar, Etraftaki Birinci Halka Peyk Devletçikler Ve İkinci Halka Makbul Devletler" olduğunu devamlı göz önde tutarak Filistin ve etrafındaki büyüklü küçüklü bütün olayları buna göre takip etmek ve değerlendirmek gerektiği her gün daha da iyi anlaşılıyor.

 

Bundan dolayı, Ekim 2023'den itibaren, İsrail'in Suriye'ye yönelik uygulamalarını stratejik açıdan öncelikli olarak 2 başlıkta incelemekte zarureti var:

  •  
  • Birincisi, çeperini takviye etmek için peyk bir Dürzi devletçiğine zemin oluşturmak,
  • Diğeri ise, Suriye'yi kendisince makbul bir devlet haline getirmek hedefi.


 

İsrail'in peyk bir Dürzi devletçiği oluşturma stratejisi 

 

I. Dünya Savaşı sonunda Suriye'yi bir sömürge haline getiren Fransızlar, bu ülkeye kolay bir şekilde hükmetmek için Dürzilere de bir devletçik kurmuştu.

 

Fransızlar, mandaları altında 1921-1936 arasında varlığını sürdüren bu Dürzi Emirliği'ne son vererek, topraklarını da Suriye'ye dâhil etmişti.

 

Bugün Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan nüfusları 1-2 milyon olarak tahmin edilen Dürzilerin kaderi, özellikle İsrail'in 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında Kuneytire dâhil Golan Tepeleri'ni işgal etmesi ve bu toprakları 1981'de ilhak etmesi ile değişecekti.

 

Kendi vatandaşı olan Dürzilerle iyi ilişkiler kuran İsrail, Golan Tepeleri'nin doğusunda bulunan Dera ve özellikle neredeyse tamamı Dürzi olan Süveyda'ya özel bir ilgi göstermeye başlamıştı.

 

İsrail'in hedefi; Suriye'nin güney-batısında, Golan Tepeleri'nin doğusunda bir Dürzi devletini kurmaktır.

 

Daha önce Fransızların kurduğu Dürzi Emirliği çok küçük ve sadece Süveyda'yı kapsarken, İsrail'in kurmaya tasarladığı Dürzi devleti Ürdün-Lübnan arasında, İsrail'i koruma çeperini takviyeye hizmet edecek bir şekilde büyük bir coğrafyayı içine alacaktır.

 

İsrail bu stratejik hedefini uygulama fırsatını, Dera'daki protestolarla 15 Mart 2011'te başlayan Suriye iç savaşıyla elde etmişti.

 

Esad rejmine bağlı Suriye ordusu 16 Şubat 2012-12 Temmuz 2018 arasında yaptığı uzun saldırılar sonunda Dera'yı el geçirmişti.

 

Bu dönemde Dera'daki Sünni Arapların büyük bir kısmının yerlerini terk etmesi, İsrail'in Dürzi devleti kurma hedefine uygun bir zeminin oluşturmuş, Dera ile Anti-Lübnan sıradağlarının güney ucundaki Hermon Dağı arasında bulunan Katana'daki nüfus ta oldukça seyrekleşmişti.

 

Böylece Süveyda ile Güney Lübnan'daki Dürziler arasında yaşayan Sünni Arap engeli büyük ölçüde ortadan kalkmıştı. 

 

İsrail, Suriye'de hedeflediklerinin gerçekleşmesi için yaptığı örtülü çalışmalarını, Ekim 2023'de başlattığı Gazze saldırılarından sonra açıktan yapmaya başlamış ve Süveyda-Dera-Katana-Hermon Dağı hattında beşeri coğrafyayı değiştirmek için, bu siyasetine uygun hassas hava saldırıları düzenlemişti.

 

Şöyle ki, İsrail, 11 Eylül 2024'e kadar, Suriye'ye düzenlediği 43 saldırısından Şam'a 16, Hama'ya 16, Humus'a 4, Lazkiye, Halep ve Dera'ya 2'şer ile Tartus'a 1 olarak gerçekleşmiş ve böylece Süveyda-Dera-Katana-Hermon Dağı hattının güneyini yani Dürzi devleti kurmayı hedeflediği coğrafyayı güvenli hale getirerek, kuzeyini bombalamıştı.

 

İsrail kendisine dost bir Dürzi devletinin alt yapısını oluştururken, daha önce güvenlik gerekçesiyle ilhak ettiği Golan Tepeleri ile fiili Suriye sınırına döşediğini mayınları 2024 ilk aylarından itibaren temizleme çalışmalarını başlatmıştı.

 

Bu mayınların döşenme tarihi oldukça eskidir. Şöyle ki;

 

1973 yılındaki Arap-İsrail Savaşı'nda İsrail, Golan Tepelerini işgal etmiş ve 1 yıl sonra da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından İsrail-Suriye kuvvetleri arasında tarafsız bir bölge oluşturulmuştu.

 

İsrail'in işgal ettiği Golan Tepleri'nde Alfa, Suriye'nin yönetiminde olan kısımda ise Bravo adıyla 2 hat oluşturulmuş ve ortasına da BM Barış Gücü yerleştirilmişti.

 

İsrail işgal ettiği Golan Tepeleri'ne 29 askeri karakol yapmış Alfa Hattı'na da mayınlar döşemişti.

 

Böylece İsrail, Suriye ile arasına bir çeper oluşturmaya başlamıştı.

 

Ekim 2023'ten itibaren, bilhassa ABD'nin desteği ile, Güney Lübnan'a saldırarak etrafındaki çeperi güçlendirmeye çalışan İsrail, 2024 başından itibaren, sağlamlaştırmak istediği çeperin Suriye kısmında faaliyet göstermeye başlamıştı.

 

Bunun için işgalinde bulundurduğu Golan Tepeleri'nden Suriye içlerine doğru askeri hareketini engelleyen, kendisinin döşediği mayınları temizlemeyi planlamış ve İsrail ordusunun bu mayınları imha etmeye başlandığına dair ilk haber, 29 Şubat 2024'te, basında yer almış ve 13 Mart 2024 tarihinde de İsrail Savunma Bakanlığı mayınların patlatma görüntülerini yayımlamıştı.

 

Mayın temizlemesi belli bir seviyeye ulaştığında İsrail, Ağustos 2024'te, Alfa Hattı boyunca yollar inşasına başlamıştı.

 

Suriye'ye doğru yolların açılmasının akabinde, 16 Ekim 2024'te, İsrail tanklarının Golan Tepeleri'ne konuşlandırıldığı ortaya çıkmıştı.

 

10-15 Kasım 2024 arasında da, bölgedeki yol yapımının güneye doğru kaydırıldığı belli olmuş ve bir İsrail askeri de, deneme amaçlı olsa gerek, askeri araçla Suriye topraklarını girmişti.

 

Bu gelişmelerden kısa bir süre sonra, Rus-İran destekli Esad rejimine bağlı birliklerin İdlib'e saldırılar düzenlenmesi üzerine, HTŞ liderliğindeki muhalif güçler, 27 Kasım 2024'de, Haleb'i zabt etmek için hareket geçmişti.

 

Halep'ten sonra Muhalif güçleri hızlı bir ilerleyişle Şam'a yaklaşmaları üzerine, 8 Aralık 2024'de Esad rejimi çökmüştü.

 

Bunu fırsat bilen ve neredeyse bir yıl hazırlık yapan İsrail, 8 Aralık 2024'te, Golan Tepeleri'ndeki BM kontrolündeki hattı işgal etmiş ve Suriye tarafını hava saldırıları ve topçu atışlarıyla bombalamaya başlamıştı.

 

İsrail askerleri Suriye topraklarında işgale girişmiş ve 8 Aralık 2024 günü Lübnan sınıra kadar ilerlemiş ve eskiden BM tarafından oluşturulan tampon bölge içinde kalan Hermon Dağı'nın Suriye tarafını da, İsrail Hava Kuvvetleri'ne bağlı Shaldag Birimi tarafından, direnişle karşılaşmadan işgal ederek, bu dağın tepesine İsrail bayrağı dikmişti.

 

Aynı zamanda İsrail'in Merkava tankları Kahtaniye bölgesini işgale başlamış, İsrail Ordusu, bütün karakolları ele geçirmiş, yolları kapatmış ve bu işgalleri bir "tampon bölge oluşturmak için" yaptığını da açıklamıştı.

 

İsrail Savunma Bakanı İsrail Katz da, "Golan Tepeleri'ndeki İsrailli yerleşimcilerin korunması amacıyla İsrail ordusu, Suriye'nin güneyinde tampon bölge oluşturmuştur" diyerek bu işgallerin hükümet tarafından planlandığını ilan etmişti.

 

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ise, Esad rejiminin çöküşünü "tarihi bir gün" olduğunu belirtiği gibi, "İsrail'in güvenliği için sınırlarında herhangi bir düşman gücün konuşlanmasına asla izin vermeyeceklerini" vurgulayarak, Suriye'de bir tampon bölge kurulmasının arkasında olduğunu net bir şekilde ifade etmişti.

 

Netanyahu ayrıca, "1974'te üzerinde anlaşmaya varılan bir tampon bölge Suriye askerleri mevzilerini terk etmesiyle çöktü" diyerek eski anlaşmayı tanımadıklarını da belirtmişti. 

 

8 Aralık 2024'te, İsrail'in ilk etapta işgal ettikleri yerlerde durmayacağı İsrail ordusunun, İsrail sınırına yakın Suriye'nin Ofaniya, Kuneytra, el-Hamidiye, Samdaniya el-Garbiyye ve el-Kahtaniye köylerinde yaşayanlara yönelik "Güvenliğiniz için evde kalmalı ve bir sonraki duyuruya kadar dışarı çıkmamalısınız" uyarılarından anlaşılmıştı.

 

Gerçekten de 4 gün içerisinde Kuneytre ilini ve Şam kırsalında bazı bölgeleri zabt eden İsrail Ordusu; kontrol noktalarını ele geçirildiğini, İsrail ordusunun kalıcı olacağından lojistik merkezlerin kurulmaya başlandığını, elektrik, su ve benzeri ihtiyaçlar için kompleksler oluşturulduğunu, askeri birliklerin burada "kalıcı olacağını", İsrail'in "Suriye'de ele geçirdiği toprakları iade etmesinin zor olduğunu" da ifade etmişti.

 

Aynı gün sonra, 12 Aralık 2024'te, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail vatandaşı Dürzîlerin dini lideri Şeyh Muvaffak Tarif ile bir araya gelmiş, Suriye'nin Süveyda ilinde 350 binden fazla, İsrail'de 150 binden ziyade Dürzî'nin yaşadığını, Suriye'deki Dürzilerin bir kısmının da İsrail'e katılmak istediği söyleyerek, Dürzîlerle ilişkilerinin de bir "Kardeşlik İttifakı" olduğunu belirtmişti.

 

Binyamin Netanyahu'nun bu açıklamalarıyla eş zamanlı olarak, "Suriye'deki 6 Dürzî kasabasının İsrail'e bağlanmak istediği" ve Suriye'nin Hadra kentinde yaşayan Dürzilerin de İsrail'e katlamayı beyan ettiklerine dair bir video yayımlanmıştı. 

 

14 Aralık 2024'de, işgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki İsrail güçlerini ziyaret eden İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, İsrail ordu güçlerinin Suriye'de konuşlanmalarının İsrail vatandaşlarının güvenliğini sağlamaya yönelik "kesin bir şekilde müdahale" olduğunu vurgulamıştı.
 

Aynı gün İsrail güneydeki Katana beldesindeki Cemle, Mezra Beytelcin ve Megar Mir köylerini işgal etmişti.

 

Kısa sürede büyük bir alanı işgal eden İsrail ordusu, Şam'ın 25 kilometre kadar yaklaşmıştı.

 

İsrail askerleri Suriye'deki işgal bölgesini genişletirken, 15 Aralık'ta İsrail hükümeti Golan Tepeleri'nde Yahudilerin yerleşim alanlarını genişletme planını onaylamıştı.

 

İsrail Hükümeti; bu kararın "Suriye'deki savaş ve yeni cephe ışığında" alındığını ve Golan'daki Yahudi nüfusunu iki katına çıkarmayı hedeflendiğini açıklamıştı.

 

Bu hedef için 40 milyon şekel (yaklaşık 11,2 milyon dolar) ayrılmıştı.

 

Başbakan Binyamin Netanyahu da şöyle demişti:

Golan'ı güçlendirmek, İsrail Devleti'ni güçlendirmektir. Golan tepelerini geliştirmeyi ve burada yeni yerleşimler devam edeceğiz.

 

Bunun üzerine Türkiye, İsrail'in Golan Tepeleri'ni Suriye tarafının işgalini ve buradaki yerleşim yerlerinin genişletilmesi kınamıştı.

 

Mısır da İsrail'in "Suriye'deki boşluktan faydalanarak daha fazla toprak ele geçirip uluslararası hukuku ihlal ettiğini" belirtmişti.

 

Ürdün-Lübnan arasındaki Suriye topraklarını işgal etmek isteyen İsrail ordusu, 18 Aralık 2024'de Suriye-Ürdün sınırındaki Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Kuya köyü ve tarihi El-Wehdah barajı bölgesini zapt etmiş, Kuneytra bölgesi ile Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölgeye girmişti.

 

20 Aralık 2024'de İsrail birlikleri Dera kentine bağlı Yermuk havzasındaki Cemle ve Maaraba köylerini bölge, halkın protestolarına rağmen, işgal etmişti.

 

30 Aralık 2024'te, daha da ileri bir adım atan İsrail birlikleri, Kuneytra'da devlet binalarına el koyarak Suriyeli memurları zorla dışarı çıkarmış, diğer bir ifade ile sivil yönetime de el koymuştu.

 

Aynı zamanda bölgedeki Sünni Arapların Kuneytra ve çevresini terk ederek Şam'a göç ettirilme faaliyetine başlamıştı.  

 

İsrail ordusu, Ürdün-Lübnan hattındaki Suriye topraklarını işgal edip buraya iyice yerleşirken, Dürzîlerin yoğun bir şekilde yaşadığı Süveyda'ki Dürzîlerin Hareketi komutanı Cemal, Şam'daki yeni Suriye yönetimine bağlı birliklerin Süveyda'ya girmelerini kabul etmemişti.

 

2 Ocak 2025'de Şam'daki yeni yönetim tarafından Süveyda'ya bir vali atanmasını reddedeceklerini, Süveyda'da durumu kontrol altına aldıklarını, kendi din adamları ve meclislerinin bulunduğunu belirten Cemal, kendileriyle "herhangi bir koordinasyon sağlanmadan" Suriye'deki yeni yönetimin "kente girmesine izin vermeyeceklerini" söylemişti.  

 

Cemal ayrıca, şu ifadeleri kullanmıştı:

Suriye genelinde neler olup bittiğini tam olarak bilmiyoruz. Bu nedenle, bize herhangi bir oldu-bittinin dayatılmasına izin vermiyoruz. Şeyh Akıl ve Şeyh Selman Hikmet Hacer ile iletişim kuruldu ve onlar hiç bir kuvvetin izin almadan Süveyda'ya gelmesine izin vermeyecekleri yönünde karar verdi.

Şu anda kimsenin müdahalesine izin vermeyeceklerini vurguladılar. Güvenliği yönetebilecek ve kontrol edebilecek kapasiteye ve askeri liderlere sahibiz, bu nedenle tavrımızda ısrar ediyoruz…

Bizim için en önemli şey, onurumuzu korumaktır. Eğer bir saldırı veya dayatma söz konusu olursa, federal bir sistem talebinde bulunabiliriz. Kan dökmeyi reddediyoruz. Ancak eğer üzerimize bir şey dayatılırsa, bu baskıya karşı tereddütsüz devrim yapmaya hazırız.

 

Süveyda'daki Dürzîlerin liderinin yaptığı açıklamalar, İsrail'in Ürdün-Lübnan arasında bir Dürzî devleti oluşturma ve burada gerçekleştirdiği işgaller ile çok uyumlu olduğu görülüyor.

 

Bu gelişmeler üzerine Suriye'nin fiili devlet başkanlığı görevini yürüten Ahmed eş-Şera, 16 Ocak 2025'te şu açıklamayı yaptı:

İsrail, İran'ın Suriye'deki varlığını bahane ederek tampon bölgede ilerledi. Ancak Şam'ın özgürleştirilmesinin ardından bu bahane ortadan kalktı. Birleşmiş Milletlerin tahsis edeceği bir görev gücünün tampon bölgeye girmesine hazırız. Herkes hemfikir ki İsrail'in Suriye'deki ilerleyişi yanlıştır. Durum tersine çevrilmeli ve İsrail son ilerleyişinde elde ettiği topraklardan çekilmelidir.

 

1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'na bağlı olduklarını söyleyen Şera, İsrail'in Suriye'deki işgaline karşılık Katar'ın önümüzdeki günlerde önemli rol oynayacağına dikkat çekti.

 

Ahmet el-Şera ayrıca, İsrail'in "toprak işgaline bahane üretmeye çalıştığını" söyledi. 

 

Suriye topraklarında işgal devam eden İsrail ordusu, Şam'daki Mezze Askeri Havalimanı'na yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunan Beddua bölgesine kadar ilerlemişti.

 

25 Ocak 2025'de İsrail ordusu, Suriye'nin Al Baath şehrini işgal etmiş, ancak Şam'daki yeni yönetim tarafından silahlı bir karşılık ortaya konulmamıştı.

 

İsrail'in işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyeceğini 28 Ocak 2025'de, Hermon Dağı'nın zirvesine giden İsrail Savunma Bakanı İsrail Katz açıkladı.

 

Katz, "Hermon zirvesinde ve bölgede süresiz olarak kalacağız. Golan Tepeleri'nin, kuzeydeki yerleşimlerin ve tüm İsrail vatandaşlarının güvenliğini sağlamak bizim önceliğimizdir… Savunmamız konusunda başkalarına bağımlı olmayacağız. Ne burada ne de başka bir yerde… Güney Suriye'de güvenlik bölgesinde düşman güçlerin konuşlanmasına izin vermeyeceğiz ve herhangi bir tehdide karşı harekete geçeceğiz" diyerek, İsrail'in Suriye'nin güneyini yani Ürdün-Lübnan arasını kontrol etmeyi hedeflediklerini açıkça ilan etmişti.  

 

Sünni Arapların yaşadığı yerlerdeki altyapıyı imha edip, tarım arazilerini tanklarla kullanılamaz hele getirerek buradaki insanları göçe zorlayan İsrail'in, Suriye'deki bu işgalleri burada bir Dürzî devletinin kurulmasını sağlayarak, kendi etrafındaki çeperin Suriye kısmını sağlamlaştırmak olduğu anlaşılıyor.

 

İsrail'in Suriye'ye yönelik ikinci hedefi ise, Suriye'yi güçsüz bir hale getirmek ve mümkün olursa da bu devleti kendisince makbul bir devlet haline dönüştürmektir. 


İsrail'in Suriye'yi etkisizleştirerek kendince makbul devlet haline getirme stratejisi

 

Suriye iç savaşı başladığından itibaren, 8 Eylül 2024'teki 100'den fazla komandonun Hama vilayetinde Akdeniz kıyısına yakın Masyaf bölgesinde bulunan tesisin imhası ile yine Eylül 2024'deki, İran destekli Hizbullah bahanesiyle Suriye'de Masyaf kenti yakınlarındaki bir hassas yeraltı füze üretim tesisine saldırı hariç, İsrail, asker sevk etmese de Suriye topraklarını sistematik bir şekilde hava saldırıları düzenlemişti.

 

11 Eylül 2024'e kadar 43 İsrail saldırıları; Şam'a 16, Hama'ya 16, Humus'a 4, Lazkiye, Halep ve Dera'ya 2'şer ile Tartus'a 1 olarak gerçekleşmişti.

 

8 Aralık 2024'de Esad rejiminin çökmesi ve Suriye'de yeni yönetimin kurulmasından sonra ise İsrail'in saldırıları yeni bir boyut kazanmış ve Suriye'nin etkisiz hale getirilmesine dönüşmüştü.

 

Bu yönetim deşimesinin meydana geldiği gün, İsrail Ordusu, Golan tepelerindeki BM kontrolündeki hattı işgal ederek, Suriye topraklarına girdiğinde, yoğun bir topçu ve hava bombardımanı başlatmıştı.

 

Bu işgal sırasında Suriye'nin "mühimmatının cihatçıların eline geçmemesi" bahane eden İsrail, Suriye'nin bir kimyasal fabrikasını, askeri üslerini ve silah depolarını da vurmuştu.

 

İsrail ordusu, Suriye'nin "(eski) ordusundan kalan askeri altyapı ve imkanları imha etmeye" başlamıştı.

 

Üstelik İsrail bu saldırıları Başbakan Binyamin Netanyahu'nun "Biz her şeyden önce sınırımızı korumak için hareket ediyoruz…

 

İsrail ordusu, Suriye'nin içişlerine ve ülkedeki gelişmelere müdahale etmeyecek" dediği gün gerçekleştirilmişti.

 

8-14 Aralık 2024 tarihleri arasında, İsrail'in 500 civarındaki hava saldırısı özellikle Şam, Süveyda, Dera ve Humus kentleri üzerinde yoğunlaşmış, Esad yönetimindeki Suriye ordusundan yeni yönetime kalan mühimmat depoları ve askeri tesisleri hedef alınmıştı.

 

İsrail'in bu saldırılarının sebebinin, Suriye'nin hava, deniz ve kara gücünü tamamen imha etmek olduğu bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştı.

 

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de, 15 Aralık 2024'de, Golan Tepeleri'nde yatığı açıklamada; Suriye'de Beşşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından İsrail yönetimin emriyle silahlı kuvvetlerin, hem karadan hem havadan saldırılarıyla Suriye'de eski rejim döneminden "geriye kalan askeri altyapıyı imha ettiklerini" söylemişti.

 

İsrail silahlı kuvvetleri, sadece hava saldırıları ile Suriye'nin askeri altyapısını çökertmekle yetinmemiş, 17-18 Aralık 2024'de işgal ettiği Kuneytra ve Dera gibi bölgelerde askeri karakoldaki silah ve mühimmatlara el koymuş ve bu işlemleri yaparken de hiç kimsenin yaklaşmamasını ateş açarak sağlamıştı.  

 

Suriye'de yeni yönetimin işbaşı yapması, bütün komşuları ile iyi ilişkiler kurulacağı ve Suriye topraklarının başkalarının kullanmasına müsaade edilmeyeceği hakkındaki açıklamalara rağmen, İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırıları devam etti.

 

Mesela 29 Aralık 2024 tarihinde İsrail, Suriye'nin başkenti Şam'ın kuzeydoğusundaki Adra yakınlarındaki silah deposuna bir hava saldırısı düzenledi ve 11 kişinin ölümüne sebep oldu.

 

Yeni yönetimin göreve başlamasına rağmen, Suriye'yi zayıflatmak isteyen İsrail'in uçaklarla gerçekleştirdiği diğer bir hava saldırısı, 2 Ocak 2025'te, Esad döneminde Suriye ordusuna ait Halep'in güneyindeki El-Safira bölgesinde bulunan "savunma laboratuvarları ve bilimsel araştırma merkezi"ne yapıldı, bu saldırılar neticesinde "en az yedi büyük patlama" meydana geldi ve 27 kişi hayatını kaybetti.

 

İsrail'in bu saldırıda sadece el Safira kasabasındaki askeri tesisleri değil laboratuvarları da bombalaması dikkat çekiyor.

 

Kısacası gerek Esad rejimi döneminde gerekse yeni hükümet döneminde İsrail'in Suriye'nin çok önemli askeri ve sivil tesislerini imha ettiği anlaşılıyor.


Sonuç

 

Siyonist İsrail'in, merkezde homojen Yahudi Devleti'nin çeperinde devletçikler kurma, çerçevesinde Ürdün-Lübnan hattında yani Süveyda'dan Hermon Dağı'na uzanan bölgede bir Dürzî devletinin altyapısını oluşturmak için, hem Dürzîleri çeşitli vasıtalarla desteklediği hem de bazı Suriye topraklarını bu amaçla doğrudan işgal ettiği görülüyor.

 

Suriye'nin yeni devlet başkanı Ahmed Şera, "sınırdaki durum eski hâline dönmeli" demesine rağmen, İsrail bu uyarıyı dikkate almıyor.

 

Siyonist İsrail'in stratejik olarak etrafında oluşturmaya çalıştığı peyk devletçik ve yapıların ötesinde halkadaki devletleri güçsüzleştirmek gayesi ile Suriye iç savaşından itibaren bu ülkedeki savunma sistemlerine karış saldırılar düzenlemişti.

 

8 Aralık 2024'de, Esad rejimi çökmesi ve Suriye'de Ahmed Şera liderliğinde yeni yönetimin kurulmasından sonra İsrail'in saldırıların niteliği çok farklı bir şekle dönüştü, Suriye'yi tamamen güçsüz hale getirme yönelik olmak üzere altyapı, askeri tesisler, laboratuvarlar, araştırma merkezleri hatta bazı tarım alanlarını da içine aldı.

 

Bu saldırılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde İsrail'in Suriye'yi tamamen güçsüz hale getirerek imkân bulursa bu ülkeyi kendisi için makbul bir devlet haline getirmeye çalıştığı anlaşılıyor.

 

KAYNAK: https://www.indyturk.com/

 

Özet
:
Prof. Dr. Ali Arslan, İndependent Türkçe için kaleme aldığı yazıda, Suriye'de Esed'in ülkeden kaçmasının ardından meydana gelen gelişmeleri değerlendiriyor. "Siyonist İsrail'in stratejisinin; "Merkezde Homojen Yahudi Devleti İle Filistinli Gettolar, Etraftaki Birinci Halka Peyk Devletçikler Ve İkinci Halka Makbul Devletler" olduğunu devamlı göz önde tutarak Filistin ve etrafındaki büyüklü küçüklü bütün olayları buna göre takip etmek ve değerlendirmek gerektiği her gün daha da iyi anlaşılıyor."
Resim
Türkçe
X