Nasrallah sonrası Hizbullah ve İran

 

 

 

 

Gazeteci Yazar Fehim Taştekin, Gazeteduvar için kaleme aldığı makalesinde Hizbullah lideri Nasrallah'ın suikasta kurban gitmesi sonrasında Hizbullah ve İran açısından olası gelişmeleri ele alıyor.

 

Yazar, Hizbullah lideri Nasrallah'ın örgütü yönetegeldiği otuz yıl boyunca küçük silahlı bir oluşumdan silahlı gücü de olan toplumsal siyasal bir hareket haline getirdiğini, Lübnan toplumunda Hristiyanlar dahil tüm sosyal kesimlerin takdirini kazanmış bir lider olduğunu hatırlatırken Nasrallah sonrası Hizbullah ile ilgili de değerlendirmelerde bulunuyor:


"Önce “Nasrallah’sız bir Hizbullah neye benzer” sorusuna karşılık bir iki şeyi not edelim. Nasrallah’ın yerini doldurmak kolay değil. 1992’de Abbas Musavi’nin öldürülmesinin ardından örgütü o adım adım direnişin ana ekseni haline getirdi. İsrail’in Güney Lübnan Ordusu gibi işbirlikçi güçlerle birlikte Lübnan’a pençesini geçirdiği günlerdi. Lübnan’daki iç savaş İsrail’in Filistin topraklarındaki işgal ve sürülen Filistinlilerin peşini bırakmayan saldırganlığının bir sonucuydu. 

 

2000’de İsrail’i Lübnan’ı terk etmeye zorlayan da Hizbulla'ın (elde tutmaya kararlı olduğu) bu silahlardı. Bu yüzden Hizbullah, İsrail için hezimeti temsil ediyor. Nasrallah da bu hezimetin mimarı. Nasrallah İsrail’in gücü, askeri stratejisi ve düşünme biçimi üzerine kafa yoran biriydi. İsrail için akıllı ve uzun vadeli bir düşmandı. Şaşırtıcı bir stratejist ve taktisyendi. Silahlı bir örgütü füzelerle donatılmış bir orduya, toplumsal bir motora ve siyasal bir aktöre dönüştürdü. Hizbullah hem sahada hem mahallede hem de parlamentoda olan bir hareket haline geldi.


2006’da İsrail’i ikinci kez Lübnan’dan çekilmeye zorladıktan sonra İsrail caydırıcılığını inşa etmek için Demir Kubbe’ye yatırım yaparken Nasrallah da füze-roket-SİHA stokunu genişleterek kendi angajman kurallarını dayattı. Son 11 aydaki çatışmalarda Nasrallah sürekli saldırıların şiddetini ve menzilini artırarak angajmanı genişleten İsrail karşısında caydırıcılık denklemini koruyamadı. Sınır tanımayan taraf İsrail’di.

 

Nasrallah’ın topyekûn savaştan kaçınma önceliği de İsrail’in işine yaradı.


Nasrallah’tan sonra hareketin işi zor. Fakat Hizbullah’ın yok edilmesi, Lübnan’ın Gazze gibi soykırımdan geçirilmesini gerektirir ki bu ‘kanlı kibre’ bile çok gelir. Tabii nükleer bomba atmayacaklarsa!


Hizbullah örgütten çok fazlasıdır; yaslandığı toplumun kendisidir. Dezavantajlı kesimleri onlarca yıl içinde ‘direnen’ bir güce dönüştürdü. Hüseyniye geleneğinden gelen bir toplumun kendi iç dinamizmi şiddetle baskılanabilir ama yok edilemez. Çok fazla kayıplar verebilirler, ağır bedel ödeyebilirler ama bütün bunlar bir kefaret olarak direnci ve direnişi büyütür. Hizbullah ve benzeri hareketler liderlerinden fazlasıdır. Eğer aksi olsaydı bütün üst düzey komutanlar öldüğü halde İsrail’e roket ve füze atmaya devam edemezlerdi."

 

***

 

Yazar, İran'ın yaşanan suikastler sonrasında bir ikilem içinde kaldığını ve bir karar verip uygulamaya geçmemesi durumunda mevcut pozisyonuna çok zarar verebileceğini değerlendirirken de şu ifadeleri kullanıyor:


"İran ise kendi kitleleriyle kavgalı. Sistemin meşruiyet sorunu büyüyor. İsyanı isyan kovalıyor. Ekonomi bataklıkta. Hamaney’den sonraki döneme geçişi sancısız yapmanın derdinde. Bunun için iç sorunlara dönüp biraz bölgedeki krizlerden çekilme eğilimi içinde. Reformcu Mesud Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna seçtirilmesi boşuna değil. Aksa Tufanı İran’a da ters köşe yaptı ve kaçındığı bölgesel savaş riskiyle karşı karşıya kaldı.
İsrail’deki gözü dönmüşler için ortam her açıdan müsait. Top yekûn taarruz zamanı!

 

İran, İsmail Haniye için vaat ettiği misillemeyi geciktirerek kendi ulusal çıkarları için Direniş Ekseni’ni kullandığını düşünenlerin argümanını güçlendirdi. Hizbullah’ı yarı yolda bıraktığı izlenimi verdi. Direniş Ekseni’ne adanmış insanlar arasında hayal kırıklığı ve kuşkular artıyor. Tabii İran da bedel ödüyor. Beyrut’taki saldırıda Kudüs Gücü’nün Lübnan’daki komutanı da öldü. Suriye’de öldürülen komutanlar da az değil.
Tahran’ı eylemsizliği nedeniyle eleştirenlere göre ‘stratejik sabır’ siyaseti miadını doldurdu. İran düşmanları nezdinde caydırıcılığını ve müttefikleri nezdinde güvenilirliğini yitiriyor.

İran bir yol ayrımına geliyor:

Ya Lübnan dosyasından çekilecekler.

Ya misilleme ve intikam için harekete geçecekler.

Ya da Lübnan’a desteği artırıp Direniş Ekseni’ni seferber edecekler.

İlk seçenekten gidersek; ABD ve Fransa’nın getirdiği anlaşmayı kabul edip Hizbullah’a “Gazze’yi unut, ateşi kes, Litani nehrinin kuzeyine çekil” diyebilirler. Bu, mevcut nizamın yapabileceği bir şey değil. Onlar için intihar çağrışımı yapan bir seçenektir.
İsrail’e doğrudan saldırı ise kaçındıkları büyük savaşa gerekçe olacaktır.

Eylemsizlik, İsrail’e doğrudan saldırmanın ABD’yi İran’la savaştırmak isteyen Netanyahu’nun bir tuzağı olduğu düşüncesine bağlanıyor. Fakat Lübnan düştüğünde sıranın İran’a geleceğini de biliyorlar. Lübnan düşerse Suriye’de de yarım kalan ‘yıkım’ projesini yeniden devreye sokacaklarından hiç şüphe yok.


O yüzden Hamas ve Hizbullah’a desteği artırmak tercih ettikleri yol olabilir.

Hamaney bütün direniş güçlerini Lübnan’la dayanışmaya ve düşmana karşı koymaya çağırdı. Bu da İran’ın eksendeki faaliyetlerinden çekilmeyeceği anlamına geliyor"

 

Yazar Taştekin, Trump'ın damadı Kushner'in mevcut durumla ilgili değerlendirmesi ve İsrail'e bir an önce İran'ı vurmayı önermesini de alıntılamış:

 

"Bakınız Beyaz Saray günlerinde Donald Trump’a danışmanlık yapan damadı ve Abraham Anlaşmaları’nın koordinatörü Jared Kushner nasıl akıl veriyor:

 

'İran artık tamamen ifşa oldu. Zayıf hava savunma sistemlerine rağmen nükleer tesislerinin yok edilmemiş olmasının nedeni Hizbullah'ın İsrail'e doğrultulmuş dolu bir silah olmasıdır. İran son kırk yılını bu kabiliyeti caydırıcı bir unsur olarak inşa etmekle geçirdi…

 


Kuzeyde ateşkes çağrısı yapan herkes yanılıyor. İsrail için geri dönüş yok. Artık işi bitirmemeyi ve kendilerine yöneltilen cephaneliği tamamen imha etmemeyi göze alamazlar. Başka bir şansları asla olmayacak…


İran da sersemlemiş durumda; kendi istihbaratına ne kadar derinlemesine nüfuz edildiğinden emin değil. Tehdidi etkisiz hale getirmek için bu fırsattan tam olarak yararlanmamak sorumsuzluk olur…


Amerika için şu anda yapılacak en doğru hareket İsrail'e işini bitirmesini söylemek olacaktır.'

 

 

Yazını tamamı için aşağıdaki linke bakınız:

KAYNAK: https://www.gazeteduvar.com.tr/

Özet
:
Gazeteci Yazar Fehim Taştekin, Gazeteduvar için kaleme aldığı makalesinde Hizbullah lideri Nasrallah'ın suikasta kurban gitmesi sonrasında Hizbullah ve İran açısından olası gelişmeleri ele alıyor.
Resim
Türkçe
X