Ateşkes olmadan İsrail halkı için 'normale dönüş' yok
The Guardian için bir makale kaleme alan Tel Aviv'de yaşayan siyasi analist Dahlia Scheindlin, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ateşkese karşı ayak diretmesi ile birlikte Hizbullah ve İran'dan İsrail'e yönelen tehditlerin toplumda yarattığı korku ve travmaya işaret ederek bir ateşkes anlaşması olmaması durumunda çatışmanın bir bölgesel savaşa dönüşebileceği ve böyle bir ihtimalin de İsrail toplumu için hiç de iyi görünmediğine vurgu yapıyor.
İsrail'de yaşayan sıradan bir yahudinin psikolojisini yansıtması açısından önemli bulduğumuz yazıyı tercümesi ile okuyucularımıza arzediyoruz. Yazar yer yer İsrail hükümetinin propagandasından etkilendiğini belli eder şekilde kimi gelişmeleri Siyonist medyanın sunuş şekliyle ele alıyor ki bu kısımlara yazarın yazı mahremiyetine hürmeten dokunmadan tercüme etmeyi tercih ettik, takdiri kıymetli okuyucuya bırakıyoruz:
Bölge savaşın eşiğindeyken İsrail 'normale dönüş' olmadığını anlamalı
İsrail ve Hamas arasında bir ateşkese şiddetle ihtiyaç var - ardından harap olmuş bir Orta Doğu'yu yeniden inşa etme görevi geliyor.
Hazlash kulağa komik gelen İbranice bir argo kısaltmadır. Kabaca “eskisi gibi” ya da askeri olmayan bir deyimle “normale dönmek” anlamına gelir. İsrail'in Pazar günü şafak öncesi saatlerde Lübnan'daki binlerce Hizbullah roketatarını vurma iddiasından birkaç saat sonra İsrail'in sabahki panik dalgası yatıştı ve hazlash başladı.
Ancak normale dönüleceği söylenemezdi. İnsanlar uyandığında, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) gerilimin tırmanmasına hazırlık olarak bir dizi sivil kısıtlama yayınlıyordu ve savunma bakanı 48 saatlik olağanüstü hal ilan etti. Tel Aviv'in hemen güneyindeki Rishon LeZion kasabasından İsrail'in kuzey sınırına kadar plajlar ve bazı kamu eğlence faaliyetleri kapatıldı. Uğursuz bir şekilde Ben Gurion havaalanı da kapatıldı. Ancak sabah 7'de havaalanı tekrar açıldı. Bu büyük bir hazlash işareti. Aslında hiçbir şey normal değil ve hiçbir şey komik değil.
En bariz normal dışılık, İsrail ve Hizbullah'ın savaşın eşiğinden Pazar sabahı saat 4.40'tan önce oldukları kadar uzakta olmamalarıdır. Bundan önce İsrail, Beyrut'un kalbinde Hizbullah'ın üst düzey askeri komutanlarından birine suikast düzenlediğini iddia etmiş ve İsrail'de Hizbullah'ın vereceği karşılık konusunda haftalarca süren bir korku yaratmıştı (Hamas lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da neredeyse eş zamanlı olarak öldürülmesi de İsrail'in işi olarak düşünülmüş ve İran'ın vereceği karşılıktan korkulmasına yol açmıştı). Ondan önce Hizbullah'ın Golan Tepelerine attığı roketler hepsi Dürzi olan bir düzine çocuk ve genci katletti.(Yazar, Hizbullah'ın bu saldırıyla ilgileri olduğu iddiasını reddettiği ve İsrail'in kendi savunma füzesinin buna sebebiyet vermiş olabileceği gerçeğini görmemeyi tercich etmiş). Ondan önce ve ondan önce... ta 8 Ekim'in şafak öncesi saatlerinde Hizbullah'ın Hamas'ın 7 Ekim'deki terör saldırısına duyduğu coşkuyla İsrail'i vurmasına kadar.
Uzun vadeli düşmanlıklar elbette çok daha eskiye dayanıyor ve İran ile İsrail arasında uzun süredir devam eden düşmanlığa kadar uzanıyor.
Bu şiddet patlamaları arasında, İsrail'in kuzeyi ve Lübnan'ın güneyi olmak üzere sınır bölgelerindeki siviller için her gün bir kabus. Her iki taraftan da on binlerce kişi tahliye edildi. Diğerleri sığınaklara ya da dolaplara kaçıyor, mermilerin evlerine düşmesini izliyor ya da hayatlarını kaybediyor. Her an yeniden Golan Tepeleri katliamı yaşanabilir ve taraflardan hiçbiri de güvende değil. Bir sonraki felaket bir sonraki misilleme döngüsünü tetikleyebilir; her misilleme büyük İsrail-Hizbullah savaşını tetikleyebilir ve bu da Orta Doğu'da yeni cephelerin açılmasına yol açabilir. Eğer İran da dahil olursa, böyle bir savaş büyük aktörleri de içine çekebilir.
Ancak geçici bir normale dönüş bile İsrail'in 7 Ekim öncesinden çok büyük farklılık gösteriyor. Ülke o tarihten bu yana Gazze'de savaş halinde. Ve savaşta sık sık olduğu gibi, bu durum İsrail halkı arasındaki ya da toplum ile devletin kendisi arasındaki en kötü bölünmelerden bazılarını ortaya çıkarıyor. Aynı zamanda yenilerini de yaratıyor. “Normal”, Gazze'deki İsrailli rehineler ve bir ateşkes anlaşması için şimdiye kadar yapılan kısır müzakerelere geri dönmek anlamına geliyor. Hem İsrail hem de Hamas bazı noktalarda uzlaşmaz bir tutum sergiliyor: Hamas geçmişte bir anlaşma için olmazsa olmaz şartlarda ısrar ederken, İsrail'in de yeni şartlar eklediği bildiriliyor. Her iki tarafın liderleri de birbirlerini suçlamakla meşgul; İsrailliler, Filistinliler ve onların küresel destekçileri de tartışmanın doğru tarafında saf tutmuş durumda. Bu arada İsrailli rehineler ve Gazze'deki Filistinliler her gün ölüyor.
İsrailliler kendi rehinelerinin kaderi için birbirleriyle kıyasıya mücadele ediyor. Bu, ülke tarihindeki en çirkin siyasi çatışmalardan biri; anketler İsraillilerin çoğunluğunun ya da büyük bir kısmının, Filistinli mahkumların serbest bırakılması ve ateşkes karşılığında bile rehinelerin geri verilmesini istediğini gösteriyor.
Birçokları için Başbakan Benjamin Netanyahu'ya olan inançları, İsrailli rehinelere ve ailelerinin çektiği acılara karşı sergilediğini düşündükleri küçümseyici tavır nedeniyle kalıcı olarak sarsılmış durumda. Yine de önemli ve güçlü bir azınlık, rehinelerin savaşın amaçlarına ulaşmak için gerekli bir fedakarlık olarak görülmesi gerektiğini düşünüyor - ve hükümet açıkça bu amaçların Gazze'nin fethini ve yerleşimini içermesini istiyor.
Rehine destekçileri, hükümetin onları laik oldukları için, hatta belki de güneydeki kibbutz topluluklarının solcu ünü nedeniyle gözden çıkardığından şüpheleniyor. Hükümetin gözünde hangi sivil nüfusun daha değerli olduğuna dair eşit derecede moral bozucu bir rekabet var. Hamas'ın güneydeki saldırılarından en çok zarar gören İsrailliler kendilerini devlet tarafından o kadar terk edilmiş hissediyorlar ki, hükümetin öncülük ettiği bir yıllık anma töreni düzenleme çabalarını reddettiler.
Kuzeyde yaşayan İsrailliler hükümet desteğiyle tahliye edildi ancak birçoğu bölgede kaldı. Hepsinin geri dönebilmesi için hükümetin güvenliği yeniden tesis etmek üzere harekete geçmesi için yalvarıyorlar. Bazıları topyekûn bir savaşı savunurken, diğerleri diplomasiden yana. Son zamanlarda hükümetin en güçlü askeri adımlarını ancak bir Husi insansız hava aracının Tel Aviv'e düşmesinin ardından ya da Hizbullah'ın Pazar sabahı roketlerini ülkenin merkezine yöneltmesinin ardından attığını gördüler. İsrail sırasıyla Yemen ve Lübnan'ı sert bir şekilde vurdu.
Kuzeydekilerin çaresizliği giderek artıyor; Pazar günü İsrail'in kuzey sınır bölgelerindeki yerel meclis liderleri çarpıcı bir açıklama yaparak hükümet yetkilileriyle tüm irtibatlarını kestiklerini duyurdular. “Aramayın. Gelmeyin. Mesaj göndermeyin. Şimdiye kadar kendi başımızın çaresine baktık. Bundan sonra da tek başımıza idare edeceğiz” dediler.
Pek çok kişi İsrail ve Hizbullah'ın topyekûn bir savaşa doğru gittiğinden korkuyor - ancak bundan kaçınmak mümkün ama nasıl?
Pazar günü, ulusal güvenlik bakanı Itamar Ben-Gvir'in partisi Otzma Yehudit'in, İsrail iç güvenlik teşkilatı başkanının kovulması çağrısında bulunan gazete ilanları verdiği bildirildi. Geceleyin de, başbakanın kendisi olduğu düşünülen bir “diplomatik kaynak” IDF sözcüsünü, savaşın tek amacının rehinelerin iadesi olduğunu ima ettiği için azarladı. Netanyahu genellikle rehinelerin serbest bırakılmasının yanı sıra Hamas'ın askeri ve yönetim kapasitesini yok etmek de dahil olmak üzere çeşitli amaçlardan söz eder. “ O diplomatik kaynak ” kim olursa olsun, Netanyahu'nun eylemleri başka amaçları olduğunu kanıtlıyor, ancak 10 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen bu amaçlara ulaşamadı. Tüm bunlar yeni 'hazlashlar'.
Yeni normal, İsrail'in daha ilkel ve daha taşralı hale gelen ulusal psikolojisinin derinliklerine işliyor. Her şeyi tüketen bir şekilde bir sonraki gerilimi atlatmayı, kederi, telefon bataryalarını ve en yakın sığınağın yerini düşünüyoruz.
Geriye kalan azıcık zihinsel alan da dünyanın İsrail'den neden nefret ettiği konusunda endişelenmeye gidiyor; artık İsrail'in eylemlerinin eleştiri yaratma olasılığına (ki bu ille de nefret anlamına gelmez ve aslında İsrail'in kendi iyiliği için de olabilir) yer kalmıyor. Gazze'deki sivillere karşı empati göstermek için daha da az zihinsel alan kalıyor.
Eski normal temelden hatalıydı ve bu yeni normalin ortaya çıkması için gerekli koşulları sağladı. İsrailliler ve Filistinlilerin bu savaşı sona erdirmek ve bölgesel saatli bombayı etkisiz hale getirmek için ateşkese ihtiyacı var. Ardından da gelecek için tamamen yeni bir normal yaratmaları gerekiyor.
YAZAR: Dahlia Scheindlin
Dahlia Scheindlin Tel Aviv merkezli bir siyasi analist ve 'The Crooked Timber of Democracy in Israel' kitabının yazarıdır.
KAYNAK: https://www.theguardian.com/