Suudiler nükleer enerji teknolojisi için ABD'ye bastırıyor
ABD Enerji Bakanı Chris Wright Pazar günü yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin Suudi Arabistan'ın ABD nükleer teknolojisine erişimini sağlayacak ve potansiyel olarak uranyum zenginleştirmesine izin verecek bir anlaşma için Suudi yetkililerle görüşmeleri yeniden canlandırdığını söyledi.
Wright, Riyad'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Biden yönetiminin Suudi Arabistan'ın İsrail ile bağlar kurması için daha geniş bir anlaşmanın parçası olarak sürdürdüğü bu teklifin, krallığın “ticari bir nükleer enerji endüstrisi” geliştirmesine olanak sağlayacağını söyledi. Wright bu yıl içinde “anlamlı gelişmeler” görmeyi beklediğini de sözlerine ekledi.
“Bir anlaşmanın ayrıntılarına henüz ulaşmadık, ancak bunu yapmak için kesinlikle bir yol var gibi görünüyor” dedi. "Sorun hassas teknolojinin kontrolü. Bu konuda Suudi Arabistan'da uranyum zenginleştirmeyi de içeren çözümler var mı? Evet."
Görüşmelerin Suudi Arabistan'ın İsrail ile diplomatik ilişkilerini “normalleştirmeyi” kabul etmesine bağlı olup olmadığı sorusuna Wright sadece “ilişkiler her zaman paket anlaşmalardır” dedi ve iki ülke arasında pek çok potansiyel işbirliği alanı olduğunu söyledi.
Suudi yetkililer enerji sağlamak ve ekonomiyi çeşitlendirmek için petrolün ötesine bakarken Suudi Arabistan yıllardır ABD'ye nükleer enerji programı geliştirmesine yardımcı olması için baskı yapıyor. Ancak nükleer ortaklık görüşmeleri, kısmen Suudi hükümetinin nükleer silah geliştirmesini ya da başka ülkelere bu konuda yardım etmesini engellemeyi amaçlayan koşulları kabul etmeyi reddetmesi nedeniyle durdu.
Örneğin önemli bir anlaşmazlık noktası, krallığın uranyum ithal edip etmeyeceği ya da teorik olarak nükleer silahlarda kullanılmak üzere uranyum üretmesini sağlayabilecek olan uranyumu yurt içinde zenginleştirip zenginleştirmeyeceği olmuştur.
Anlaşma, Biden yönetimi döneminde, krallığın fiili yöneticisi Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın nükleer reaktörlerin inşasında işbirliği ve ABD'den güvenlik garantileri de dahil olmak üzere diğer tavizler karşılığında İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmayı teklif etmesiyle ivme kazandı. Bu görüşmeler, Gazze'deki İsrail-Hamas savaşının Orta Doğu'yu altüst etmesi ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere bölgede Filistinlilere verilen desteği ve İsrail'e karşı düşmanlığı derinleştirmesinin ardından sekteye uğradı.
Yıllar boyunca, hayal kırıklığına uğrayan Suudi yetkililer Çin ve Rusya da dahil olmak üzere diğer ülkelerden nükleer teknoloji elde etmeyi de araştırdılar.
Wright Pazar günü yaptığı açıklamada “ABD'nin ortak olması kritik önem taşıyor” dedi. “Bu konuda şüpheye düşülmüş olması, muhtemelen son birkaç yıldır ABD ile Suudi Arabistan arasındaki verimsiz ilişkilerin bir göstergesidir.”
Anlaşma çeşitli engellerle karşı karşıya. Amerika Birleşik Devletleri, ülkelerin nükleer program konusunda işbirliği yapmadan önce, bazı durumlarda kendi topraklarında uranyum zenginleştirme ve yakıtın yeniden işlenmesinin yasaklanması da dahil olmak üzere, nükleer silahların yayılmasını önlemeye yönelik yüksek standartları karşılamasını şart koşuyor. Söz konusu anlaşmanın, anlaşmayı bloke edebilecek olan Kongre tarafından gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Geçmişte, şu anda Dışişleri Bakanı olan Marco Rubio da dahil olmak üzere, her iki kanattan Kongre üyeleri anlaşmaya karşı olduklarını ifade etmişlerdi.
Anlaşmaya karşı çıkanlar bunun çok riskli olduğunu söylüyorlar; Prens Muhammed defalarca Suudi Arabistan'ın bölgesel rakibi İran'ın nükleer silah geliştirmesi halinde Suudi Arabistan'ın da nükleer silah geliştireceğini söylemişti.
Trump yönetimi, bir yandan Riyad ile müzakereleri sürdürürken diğer yandan da Tahran'ın büyüyen nükleer programını kontrol altına almak amacıyla, ABD'nin Trump'ın ilk başkanlığı döneminde 2015 yılında çok taraflı imzalanan anlaşmadan çekilmesinin ardından İran ile nükleer müzakereleri yeniden başlattı.
Prens Muhammed ayrıca uranyumun ülke içinde zenginleştirilmesine izin verecek bir anlaşma için de bastırıyor. Hükümetler arası Nükleer Enerji Ajansı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından hazırlanan bir rapora göre Prens, krallığın geniş uranyum kaynaklarına sahip olduğuna inanıyor, ancak şimdiye kadar yapılan araştırmalar “ciddi derecede ekonomik olmayan” yataklar ortaya çıkardı.
Anlaşmayı destekleyenler, ABD'nin müdahil olmaması halinde Suudi Arabistan'ın nükleer teknolojiyi daha az güvenlik önlemi isteyen başka bir ülkeden temin edeceğini savunuyor.
Wright, Riyad'ı ziyaret eden Trump yönetimi yetkililerinin Suudi yetkililerle enerji, madencilik, kritik mineraller ve iklim değişikliği konularında görüşmeler yaptığını söyledi. Wright, iki ülke arasında enerji kaynaklarının geliştirilmesine yönelik işbirliğinin arttırılmasına ilişkin daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın “daha sonraki bir tarihte” imzalanacağını söyledi.
Wright, Amerikalı yetkililerin Suudi mevkidaşlarıyla petrol fiyatlarını ya da üretim seviyelerini görüşmediklerini söyledi.
Başkan Trump enerjinin daha ucuz olmasını istediğini ve “Suudi Arabistan ve OPEC'ten petrol fiyatlarını düşürmelerini isteyeceğini” söyledi. Trump'ın ABD'nin dünya çapındaki ticaret ortaklarına gümrük vergileri koyması ve ardından bunların birçoğunu indirmesinden bu yana petrol fiyatları varil başına yaklaşık 10 dolar düştü.
Ancak krallığın, Prens Muhammed'in ABD' ile ticaret ve yatırımlarda 600 milyar dolarlık bir artış vaadi de dahil olmak üzere harcama planlarını finanse etmek için daha yüksek bir petrol fiyatına ihtiyacı var ki bu miktar tüm Suudi egemen varlık fonunun üçte ikisine denk geliyor.
Enerji Bakanı olarak atanmadan önce hidrolik kırma alanında yöneticilik yapmış olan Wright, iki ülke arasındaki petrol politikasındaki farklılıkları görmezden geliyor.
“Suudi Arabistan Krallığı'nda dünyayı daha iyi bir yer haline getirmenin yolunun daha az değil daha fazla enerji üretmek olduğu konusunda büyük bir mutabakat görüyorum” dedi.
YAZAR: Vivian Nereim
Vivian Nereim, The Times'ın Arap Yarımadası ülkelerini takip eden baş muhabiridir. Kendisi Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da görev yapmaktadır.
KAYNAK: https://www.nytimes.com/