Arap diktatörlerin Filistinlilere ihaneti
Müslümanların tarihinde utanç verici bir dönem
Komşu Suudi, Mısırlı ve Ürdünlü zorbaların Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte Filistinlilere ihaneti, İsrail'in Gazze'de devam etmekte olan soykırımını kolaylaştırmakta ve Filistinlileri tahliye etmek ve topraklarını gasp etmek suretiyle gelecek nesiller boyunca tüm Orta Doğu'yu istikrarsızlaştıracak olan Büyük İsrail'in kurulabilmesi için uygun şartları oluşturmaya yardımcı olmaktadır.
Kitlesel protestolarda üniversiteler de dahil olmak üzere toplumun her kesiminden insanlar, İsrail'in silahsız, çaresiz, svunmasız ve barışçıl Filistinlilere uyguladığı barbarlığı ve Gazze'deki Filistinlilerin katledilmesini durdurmaları için ABD ve ve Avrupaya çağrılarda bulunuyorlar
.
İsrail 8 Ekim'den bu yana Filistinlileri açlıktan öldürmek için su, gıda, ilaç ve elektrikten mahrum bıraktı. Gazze'deki çocukların ölümü karşısında duygulanan merhametli İrlandalı parlamenter Thomas Gould, devam eden barbarlık karşısında şok geçirerek; "Umarım Benjamin Netanyahu cehennemde yanar" dedi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve diğer pek çok kişi açlık,susuzluk ve hastanelerin, okulların, üniversitelerin ve camilerin tahrip edilmesi nedeniyle büyük bir felaket yaşanacağı konusunda uyarılarda bulundular. Siyonist katil haydutlar El Aksa Cami'sine bile saldırdılar. Filistinlilerin çaresizliği dünya çapında bağımsız medya organları tarafından 24 saat boyunca vurgulandı.
Ancak diktatörlerin ABD-Avrupalı ve İsrailli efendilerini memnun etmek ve iktidarlarını garantiye almak için Filistinlilere yönelik her türlü desteği acımasızca bastırdığı komşu Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün'de böyle bir gösteri ya da desteğe rastlayamıyoruz.
Bunun yerine dans, müzik ve moda gösterileri, yoğun alkollü içki tüketimi, din alimlerinin hapsedilmesi ve Filistin'in okul kitaplarından çıkarılmasıyla toplumu batılılaştırmakla meşgul olan Suudi rejimi, İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırımına yönelik eleştirilere karşı bile sıfır tolerans gösteriyor.
Genel olarak Müslümanlar ve özel olarak Filistinliler, 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgiye uğramasının ardından İngiliz İmparatorluğu ve Siyonistler tarafından kendi çıkarlarına hizmet etmek üzere kurulan otokratik Suud Hanedanı'nın iktidarda olduğu Suudi Arabistan'dan fazla bir şey bekleyemezler.
Otokratik Suudi rejiminin iki yüzü vardır. Biri İslam'ın muhafızı ve Haremeynin hizmetlisi gibi görünerek Müslümanları kandırmak, diğeri ise ABD-Avrupalı İsrailli efendilerine hizmet etmek. Suudi rejimi bugüne kadar İslam mirası mekanların yüzde 90'ından fazlasını yok etmiştir ki bu İslam düşmanlarının en kötüsünün bile yapamadığı bir şeydir.
Güney Afrika hükümeti İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda ve daha sonra Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde İsrail'i Gazze'deki Filistinlilere soykırım yapmakla suçlayan bir dava açtı. UCM, İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer savaş suçluları hakkında tutuklama emri çıkarılmasına karar verdi.Suudi ve diğer Arap diktatörler ne yaptı?" İsrail'e karşı herhangi bir gösteriyi engellemek için baskıcı yasalarını sıkılaştırdılar. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın bir keresinde söylediği gibi, Suudi rejiminin, Filistinlileri katletmeye ve Gazze ile işgal altındaki Batı Şeria'yı yıkmaya devam etmesi için İsrail'e en yıkıcı silahları, parayı ve siyasi desteği sağlayan ABD'nin desteği olmadan iki hafta bile ayakta kalamayacağını" söylediği gibi, iktidarda kalmak için bunu yapmak zorundaydılar.
Bu zorbalar demokrasiye kesinlikle izin vermemekte, ABD ve Avrupa'nın kutsamasıyla halk baskı ve zulüm görmektedir. Örneğin Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt ile birlikte Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi devirmek ve ABD-İsrail çıkarlarına hizmet etmek üzere asker Abdülfettah El Sisi'yi iktidara getirmek için on bir milyar dolar harcadı.
Bu süreçte yükselmekte olan demokrasiyi ezdiler ve 7000 yıldan daha eski bir tarihe ve yüksek eğitimli ve yetenekli bir nüfusa sahip kadim bir ülke olan Mısır'ı karanlığa sürüklediler.
Mısır'ın halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi iktidarda kalsaydı, Mısır'da demokrasi gelişecek ve ABD ile İsrail Gazze'de iğrenç suçlar işlemeye cesaret edemeyecekti.
ABD-Avrupa yardakçısı Abdel Fatah Al Sisi itaatkâr bir şekilde onların Gazze'deki şeytani gündemlerini kolaylaştırmaktadır. Gazze kasabı olarak bilinen Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der, bu ihanet karşılığında Sisi'yi 30 milyar dolar kredi ile ödüllendirdi. AB şirketleri potansiyel olarak 40 milyar Avro'yu aşan yatırım anlaşmaları için start verdi.
Ürdün de farklı değil. Ürdün, I. Dünya Savaşı'ndan sonra, emperyalist İngiltere tarafından Osmanlı İmparatorluğu'na karşı isyan etmesi için kışkırtılan Şerif Hüseyin'i Arap Halifeliği'ni kurma vaadiyle iktidara getirmek ve Fransa ile Ortadoğu'yu bölme planları yapmak için İngiliz emperyal gücü tarafından kuruldu. Birleşik Krallık ve Fransa arasında 1916 yılında yapılan gizli bir anlaşma olan Sykes-Picot Anlaşması, Orta Doğu'yu İngiliz ve Fransız ajandasına uyacak şekilde böldü. Bu durum bugüne kadar geçerliliğini sürdürmektedir.
Şerif Hüseyin'in 16 yaşında iktidara gelen ve küçük cesur kral olarak bilinen playboy oğlu Kral Hüseyin, Batı ve İsrail için büyük bir değerdi. Merhum Filistin lideri Yasir Arafat'ın gafleti nedeniyle Eylül 1970'te Amman'da yaklaşık 30.000 Filistinliyi katletti.
Yakın zamanda İran füzelerini engelleyen ve İsrail'i destekleyen oğlu Kral Abdullah, batılı efendilerini memnun etmek için Amman'daki Müslüman Kardeşler TV'sini kapattı. Soykırımcı Başkan Joe Biden tarafından Beyaz Saray'da büyük bir sıcaklıkla ve büyük bir törenle karşılandı.
Hindutva ve Siyonizm yanlısı BAE, Filistinlileri yüzüstü bıraktı ve Afrika'nın en büyük Müslüman ülkesi Sudan'ı yerle bir ederek milyonlarca insanı açlıkla karşı karşıya bıraktı.
WSWS internet sitesinde Jean Shaoul tarafından kaleme alınan ve ABD'nin eski büyükelçisi Ryan Crocker'a atıfta bulunan bir makalede, neredeyse tüm Arap devletlerinin Filistinlilere uzun zamandır "korku ve nefretle" baktığı belirtiliyor.
Arap rejimleri İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım savaşı ve etnik temizliğine karşı kıllarını bile kıpırdatmadılar. Bunun yerine, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun "Ürdün Nehri'nden Akdeniz'e kadar" Yahudi Üstünlüğüne kendini adamış bu faşist, yerleşimci ve dinci yobazlar çetesiyle, ellerini ovuşturup ateşkes çağrısı yaparken bile, her adımda işbirliği yaptılar.
Netanyahu ve Washington'daki efendisi, Filistinlilerle ilgili tüm sicilleri utanmaz bir ihanetten ibaret olduğu için böyle yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Gazze'de Hamas tarafından tutulan rehinelerin serbest bırakılması konusunda bir anlaşmaya aracılık etme kisvesi altında İsrail ve üst düzey Biden yönetimi yetkilileriyle sürekli iletişim halinde oldular.
ABD'li emekli diplomat Ryan Crocker, Filistinlilerin haklarını alenen desteklemelerine rağmen Arap rejimlerinin hiçbirinin neden Filistinli mültecileri kabul etmeye yanaşmadığını şu cümlelerle açıklıyor: "Çünkü bu rejimler, Filistinlilere uzun zamandır 'korku ve nefretle' bakıyorlar"
Köşe yazarı Feras Abu-Helal, Ortadoğu'nun dört bir yanındaki Arapların ve dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların, halklarının en temel haklarını bile inkar eden rejimlerinden bıktıklarını vurguladı.
Hamas'ın işgal altındaki İsrail topraklarına yönelik saldırıları ve İsrail'in Gazze'deki soykırımı, diktatörlerin kendi halklarına ihanetini gözler önüne serdi.
KAYNAK: https://muslimmirror.com/eng/