Hüda-Par M.Vekili Demir:
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, örgüte silahları bıraktırması yönünde Öcalan'a yaptığı çağrı ile toplumsal barışın tesis edilmesi noktasında yapılması gerekenler hususunda İLKHA'ya açıklamalarda bulundu.
Demir, açıklamasında şunları söyledi:
"Türkiye ne yapmaya çalışıyor, hükümet ne yapmak istiyor, nereye varmak istiyor, toplumda ciddi bir belirsizlik, insanların zihninde soru işaretleri var"
"Bu açıklama (Bahçeli'nin Öcalan çağrısı) hepsinin hatimesi gibi bir şey oldu. Bu sadece Bahçeli'nin kendi kararıyla vermiş olduğu bir şey değil. Biz öyle görmüyoruz. Bu işin arkasında bir devlet iradesi ya da bir hükümet iradesi olduğunu algılamak lazım. Devlet, bu noktada henüz aslında tam olarak neye varmak istediğini, ne yapmak istediğini net olarak ortaya koymamıştır. Aslında kamuoyunun ve toplumun devletin ya da hükümetin ne yapmaya çalıştığını net olarak anlayabilmesi için yapılan çağrıların, atılan adımların ne niyetle yapıldığının ilan edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Şu anda bir muğlaklık var, belirsizlik var ve Türkiye ne yapmaya çalışıyor, hükümet ne yapmak istiyor, nereye varmak istiyor, toplumda ciddi bir belirsizlik, insanların zihninde soru işaretleri var."
"PKK cenahından yapılan açıklamalarda silah bırakmayla alakalı iradenin Kandil'de olduğu Öcalan'ın bile bu noktada karar verici noktada olmadığı ve MHP'nin çağrısına güvenmediklerini net olarak ortaya koydular. Dolayısıyla biz ilk günden söylediğimizi bir daha ifade etmek durumundayız. Kandil'in ya da PKK'nin ipleri kendi ellerinde değildir. Kendi kararlarını kendileri vermiyorlar. Çok parçalı bir yapı söz konusu. İpleri Amerika'nın elinde olanları olduğu gibi israilin elinde olanları, Suriye'nin elinde olanları ve farklı farklı ülkelerde olanları da vardır. Bu noktada kandilin kendisi de tek parça değildir. Kararlarını neye göre vereceklerini de kestirmek zor. Hangi yapı onların üzerinde daha fazla baskı kurar ve etkin olursa muhtemelen onların dediklerini yapacaklardır. Dolayısıyla onların alacağı kararlarda Kürtlerin, toplumun ve Türkiye'nin herhangi bir menfaatinin olacağını düşünmüyoruz. Onların üzerinde hangi devlet veya yapının gücü ya da otoritesi daha fazla olursa onların dediğini yapacaklardır."
"Geçmişte denenen Çözüm Süreci'nin meselenin çok daha kötü bir noktaya gelmesine sebep olduğunu" ifade eden Demir, "O zaman yaptığımız uyarılar dikkate alınmadığı için güvenlikçi yöntemler ön plana çıktı ve mesele çok daha kötü bir aşamaya geldi. Şimdi o dönemden ders çıkarılmadığı anlaşılıyor."
Süreç şartlara bağlı ilerletilmemeli
"Samimiyet var mıdır, yok mudur? Hükümetin niyeti bu meseleyi gerçekten çözmek midir? Adaletin tesisi midir? " sorularını yönelten Demir, bunu net olarak kestiremediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Çünkü malum olduğu üzere Gazze meselesi Lübnan meselesi ortada. Amerika Birleşik Devletleri'nin, İngiltere'nin ve Batı’nın, küresel emperyalizmin siyonizm ile birleşerek bu coğrafyada çok ciddi projeler ihdas etmeye çalıştığını biliyoruz. Ülkeleri bölmeye çalıştıklarını, bazılarını yıkmaya çalıştıklarını, bu coğrafyayı yeni baştan dizayn etmek istediklerini biliyoruz ki bu elbette ciddi bir tehdittir. Türkiye'de bu tehdidin içerisindedir. Bu tehdidin görülmüş olması sevinilecek bir durumdur. Bu noktada çözüm süreci adıyla atılmak istenen adımlar ya da yapılan çağrılar bu meseleyi gerçekten çözmek amacıyla mıdır? Yoksa İslam Coğrafyasının ve söz konusu siyasi ve askeri krizin oluşturduğu tehlikelerin bertaraf edilmesi için bazı önlemler, bazı adımlar ve bir konumlanma mıdır?
Sonuç olarak biz şu anda yapılmak istenenin tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Bu coğrafyada meydana gelen gelişmelere karşı bir konumlanma mıdır? Zoraki bir adım mıdır, yoksa gerçekten meseleyi bitirmek amacıyla atılmış bir adım mıdır? Bunu zaman içerisinde göreceğiz.
Hükümetin de bir samimiyet ortaya koyması, kamuoyu bilgilendirmesi ve yapmak istediği şeyi şeffaf ve net bir şekilde ortaya koyması lazım. O zaman biz de net olarak üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız. Kardeşlik için, sorunların çözümü için, birlik ve beraberlik için gerek anayasal ve yasal gerekse de sorunların farklı farklı sivil yöntemlerle çözülmesi noktasında HÜDA PAR olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğu almaya hazırız."
DEM Partisinin tutumu
Bu süreçte DEM Partisinin nasıl bir tavır ortaya koyacağını takip edeceklerini söyleyen HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Şahzade Demir, "Yapılan ilk açıklamalarda onların da kafasının karışık olduğu anlaşılıyor. Hem atılması gereken adımlara her türlü desteği vermeye hazır olduklarını da ifade ettiler, hem de kendilerinde bir irade olmadığını, asıl iradenin İmralı olduğunu İfade ettiler. Bu çelişkili bir açıklamadır. Onların da çok başlı bir yapı arz ettiğini şimdiye kadarki süreçte gördük. İçlerinden Kandil'e tabi olmak isteyenler olacağı gibi İmralı'ya tabi olmak isteyenler de olabilir. Türkiye'deki siyasi konjonktüre ve hükümete yakın hareket etmek isteyenler de çıkabilir. Dolayısıyla onların şu anda yapacağı açıklamalar ve atacakları adımları ve bu sürece ne yönde katkı vereceklerini kestiremiyoruz." dedi.
"Kandil, DEM ve İmralı üzerinden yürütülecek bir sürecin sonuç üretmeyeceğini ifade edebiliriz"
Demir, "Hem Kandil'in hem DEM'in iradelerinin kendi ellerinde olmaması bu meselenin onlar üzerinden yürütülerek bir noktaya ulaşılmasını ciddi anlamda zorlaştırıyor. Hatta imkânsız hale getiriyor. Daha önce yapılan denemelerde de biz bunu net olarak gördük. Kendi iradeleri kendi ellerinde olmadığı için onların üzerinden yürütülen bütün süreçler kaosla, acıyla ve meselelerin daha kötü bir noktaya gelmesiyle sonuçlandı. Buradan hareketle, Kandil, DEM ve İmralı üzerinden yürütülecek bir sürecin sonuç üretmeyeceğini ifade edebiliriz. Tecrübe edilen hususun bir daha tecrübe edilmesinin bir anlamı yoktur. Burada bir samimiyet söz konusu olmalıdır." diye ekledi.
"Kürt toplumu içerisinde var olan siyasi oluşumların hepsinin muhatap alınması, ortak aklın alınması gerekiyor"
Hükümet ya da devletin meseleyi gerçekten çözmek istiyorsa bunu kimseyle pazarlık konusu etmesinin bir anlamının olmadığını söyleyen Demir, atılması gereken adımların ve yapılması gerekenlerin belli olduğunu belirtti.
"Yasal ya da anayasal ya da farklı farklı hangi alanda atılması gereken adımlar varsa hükümetin bu adımları atması lazım." diyen Demir, "Konuşulması, muhatap alınması gereken bir yapı, bir kurum, bir mecra varsa onun da Kürt toplumu olduğunu da net olarak kabul etmeleri gerekiyor. Kürt toplumu sadece bir tek yapıdan ibaret değildir. Hiç kimse kendini tek başına Kürt toplumunun tamamen temsilcisi olarak ifade etmeye ve bu yönde baskı kurmaya hakkına sahip değildir. Bütün Kürtler bu noktada muhataptır. Kürt toplumu içerisinde var olan siyasi oluşumların hepsinin muhatap alınması, ortak aklın alınması gerekiyor. İfade ettiğim gibi bu noktada ilk adım, ilk samimiyet testi hükümete aittir. Hükümetin temel insan hakları ve özgürlükler hususuna hiç kimseyle pazarlık konusu yapmaması lazım. Birileri silah bırakmıyor diye hiç kimseden onun temel hak ve özgürlüklerini ellerinden alamaz ya da vermediğin temel hak ve özgürlükleri birileri silah bıraksın diye onlardan esirgemeye devam edemezsin. Bir şey haksa onun verilmesi lazım. Hiçbir şekilde hakların herhangi bir şarta bağlanmaması gerekiyor."
"Bütün partiler ve elbette ki HÜDA PAR da bu işin muhatabıdır ve olmalıdır"
Cumhur İttifakı tarafından tarihi bir fırsat penceresi açıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Tarihi fırsat penceresinin kişisel hesaplara kurban edilmemesini ümit ediyoruz.” şeklindeki açıklamalarını hatırlatan Demir, şu değerlendirmede bulundu:
"Bizler çözüme hizmet edecek olan her türlü süreçleri değerli, anlamlı ve kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görürüz. Bu işin çözüm adresi, Meclis'tir siyaset kurumudur. Doğal olarak siyaset kurumu içerisinde faaliyet yapan bütün partiler ve elbette ki HÜDA PAR da bu işin muhatabıdır ve olmalıdır. Etkin bir şekilde yer almalıdır. Diğer bütün siyasi partiler de elbette ki olmalıdır. Sadece siyasi partilerin bir kısmının muhatap alınması kesinlikle çözüm getirmeyecektir ve belki de işin daha baştan akamete uğramasına, çözümsüzlüğe maruz kalmasına sebep olacaktır. Nitekim geçmişte yaşanan süreç net bir şekilde ortadadır. O zaman ortaya konulan pratik ve yaşananlardan ciddi bir şekilde dersler alınmalı. Bu dersler alınmaz ise ve aynı mantıkla hareket edilecek olursa aynı sonuca ulaşmak aynı noktaya gelmek kaçınılmaz olacaktır. Hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur." (İLKHA)
Röportajın tamamı için aşağıdaki linke bakınız:
KAYNAK: https://dogruhaber.com.tr/