İsrail hapishaneleri: 'Cehenneme hoş geldin'
"Cehenneme hoşgeldiniz" sözünü ilk okuduğumda aklıma 1980 askeri darbesinden sonra Diyarbakır Cezaevi'nde dönemin cezaevi komutanı Esat Oktay Yıldıran'ın yeni gelen tutuklulara bu şekilde hitap ettiği geldi. Sistematik işkence öyle anlaşılıyor ki İsrail tarafından artık tutuklulardan bilgi almak için değil onları aşağılamak ve birer ruhu ölmüş beden haline getirmek için uygulanıyor. Bu tür yöntemler uygulandıkları dönemlerde muhataplarına çok büyük acılara mal oluyor ama bu zulmü uygulayan zalimler hiç bir zaman günün sonunda başarılı olamıyorlar.
İsrail'in uyguladığı sistematik işkenceyi bilmeyen yok ama özellikle İsrail'in arkasında duran büyük güçler ile onların gönüllü veya zorunlu destekçileri ve onların dümen suyunda giden küresel medya organları bu işkenceleri görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.
Yazının birinci bölümünde raporundan alıntılar yapılan B'Tselem, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında uyguladığı hak ihlallerini araştırp belgeleyen bir sivil toplum kuruluşu. Bu ve buna benzer vicdanlı insanların çalışmaları ile güç sahipleri durdurulamasa bile en azından dünyanın masum ve özgür ruhlarının konudan haberdar edilmesi çok önemli.
Palestinechronicle'in İsrail'in ceza ve tutukevlerindeki işkenceleri ile ilgili analiz-haberinin tercümesini okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz:
'Cehenneme Hoş Geldiniz'
B'Tselem İşkence Kampları Ağını ve Filistinlilerin İstismarını Belgeliyor: "İsrail savaş suçu ve hatta insanlığa karşı suç teşkil eden işkenceler yapmaktadır."
İsrailli insan hakları grubu B'Tselem tarafından 7 Ekim'den bu yana İsrail gözetiminde tutulan Filistinlilere yönelik kötü muamele ve insanlık dışı muameleyi konu alan raporun başlığı 'Cehenneme Hoş Geldiniz'.
Örgüt, bu süre zarfında İsrail hapishanelerinde ve gözaltı tesislerinde hapsedilen ve neredeyse tamamı suçsuz bulunarak serbest bırakılan 55 Filistinlinin ifadelerini topladı. "Megiddo'ya götürüldük. Otobüsten indiğimizde bir asker bize şöyle dedi: "Cehenneme hoş geldiniz" ." Nablus'un Kusrah bölgesinden 45 yaşındaki Fouad Hassan'ın ifadesi.
B'Tselem, tutukluların ifadelerinin "askeri ve sivil bir düzineden fazla İsrail cezaevi tesisinin, bir politika meselesi olarak mahkumların istismarına adanmış bir kamplar ağına aceleyle dönüştürülmesinin sonuçlarını ortaya koyduğunu" söyledi. Raporda, "Her mahkumun kasıtlı olarak sert, amansız acı ve ıstıraba maruz bırakıldığı tesisler fiili işkence kampları olarak faaliyet gösteriyor" denildi. Tanıkların 30'u Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'dan, 21'i Gazze Şeridi'nden ve dördü de İsrail vatandaşı araplardan.
Örgüt, "Tanıklıklar, İsrail tarafından tutulan tüm Filistinli mahkumlara yönelik sürekli istismar ve işkenceye odaklanan sistematik, kurumsal bir politikaya açıkça işaret ediyor" dedi. Sık sık yaşanan yoğun ve keyfi şiddet eylemleri; cinsel saldırı; aşağılama ve küçük düşürme; kasıtlı aç bırakma; hijyenik olmayan koşullarda yaşamaya zorlama; uykusuz bırakma; dini ibadetlerin yasaklanması ve bunlara yönelik cezai tedbirler; tüm ortak ve kişisel eşyalara el konulması ve yeterli tıbbi tedavinin reddedilmesi belgelenmiştir.
B'Tselem, bu tanımlamaların tanıklıklarda "dehşet verici ayrıntılarla ve tüyler ürpertici benzerliklerle" tekrar tekrar ortaya çıktığını söyledi. Örgüt, "Farklı tesislerde tutulan düzinelerce kişinin ifadelerinde tutarlı bir şekilde tanımlanan istismar o kadar sistematikti ki, İsrail cezaevi yetkililerinin organize ve ilan edilmiş bir politikasından şüphe etmek için yer kalmadı" dedi.
"(Cezaevlerindeki) bu politika, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'in yönetimi altındaki bir ofis tarafından denetlenen İsrail Cezaevi Servisi'nde (IPS), İsrail hükümeti ve Başbakan Benjamin Netanyahu'nun tam desteğiyle uygulanmaktadır." B'Tselem, "Genel tablo, İsrail'in hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine tamamen aykırı olarak, emir altında gerçekleştirilen istismar ve işkenceye işaret etmektedir" dedi.
Gözaltında Altmış Ölüm
Örgüt, "en az 60" Filistinli tutuklunun İsrail gözetiminde öldüğünü söyledi.
Bu raporda bu ölümlerden üçüne ilişkin B'Tselem'e verilen ifadeler de yer alıyor.
Negev (Ketziot) Cezaevinde tutulan 38 yaşındaki Qalqiliyahlı Thaer Abu 'Asab, 18 Kasım 2023 tarihinde hücresinde ölü bulundu. Vücudunda ciddi şiddet izleri vardı. 'Beyt Beyt Sira'dan 24 yaşında insülin tedavisine bağımlı bir diyabet hastası olan Arafat Hamdan, tutuklanmasından iki gün sonra, 24 Ekim 2023 tarihinde hücresinde ölü bulundu. İfadeler, uygun tıbbi tedaviden mahrum bırakıldığını ortaya koyuyor.
Özel bir diyet gerektiren bir bağırsak hastalığı olan 20 yaşındaki a-Dhahiriyah kasabasından Muhammed a-Sabbar, tanıklıklara göre doğru beslenme eksikliği, yetersiz tıbbi bakım ve durumunun küstahça göz ardı edilmesi nedeniyle 8 Şubat'ta Ofer Cezaevinde öldü.
B'Tselem'e verilen ifadeler, İsrail'in "işkence kamplarında" aşırı nüfus ve hücrelerde kalabalık; güneş ışığı ve solunacak hava olmaması; sıklığı giderek artan şiddetli yoklamalar; mahkemelere, yardım kuruluşlarına ve avukatlara erişimin engellenmesi ve kişisel eşyalara el konulması gibi yaygın, tutarlı ve yaygın koşulları ortaya koyuyor.
"Öncekinden farklı olarak avluya çıkmamız da yasaktı" Ofer ve Nafha cezaevlerinde tutulan 45 yaşındaki Thaer Halahleh, "191 gün boyunca güneşi görmedim" dedi.
Cinsel, Psikolojik Taciz
Rapor "amansız fiziksel ve psikolojik tacizi" de belgeledi; tanıklıklar fiziksel, cinsel, psikolojik ve sözlü şiddetin tüm Filistinli mahkumlara yöneltildiğini ve "keyfi, tehditkar bir şekilde, genellikle anonimlik örtüsü altında uygulandığını" kanıtladı.
B'Tselem, "Tanıklıklardan ortaya çıkan şiddetin kapsamı, bunların münferit, rastgele olaylar olmadığını, aksine mahkumlara yönelik muamelenin ayrılmaz bir parçası olan kurumsal bir politika olduğunu açıklığa kavuşturuyor" dedi.
"Bir duvara yaslandım. Kaburgalarım kırılmıştı ve sağ omzumdan, sağ başparmağımdan ve sol elimin bir parmağından yaralanmıştım. Yarım saat boyunca ne hareket edebildim ne de nefes alabildim. Etrafımdaki herkes acı içinde çığlık atıyordu ve bazı mahkumlar ağlıyordu. Çoğunun kanaması vardı. Kelimelerle anlatılamayacak bir kabustu." Etzion gözaltı tesisinde ve Ofer ve Negev'de tutulan 53 yaşındaki beş çocuk babası ve Hebron Bölgesi sakini Ashraf al-Muhtaseb'in ifadesi.
Bir başka tutuklu ise şunları söyledi: "Çırılçıplak soyulduk ve hatta iç çamaşırlarımızı çıkarmak zorunda kaldık... Bizi bacaklarımızı açmaya ve sonra yarı çömelmiş şekilde oturmaya zorladılar. Sonra dedektörle özel bölgelerimize vurmaya başladılar. Üzerimize darbeler yağdırdılar. Daha sonra duvarda asılı olan İsrail bayrağını selamlamamızı emrettiler."
Uyku Yoksunluğu
Bazı tutuklular uykusuzluğun "mahkumlara uygulanan günlük kötü muamelenin ayrılmaz bir parçası" olduğunu belirtmiştir.
Bazı vakalarda hücrelerdeki ışıklandırma gece boyunca açık tutulurken, bazılarında gardiyanlar mahkumların uyumasını engellemek için yüksek sesle müzik veya rahatsız edici sesler çıkarıyor.
"Ertesi gün iki gardiyan geldi ve beni tuvaleti olmayan 1,5 metrekare büyüklüğünde bir hücreye götürdü. Üç aydan fazla bir süre o hücrede tek başıma kaldım. [...] Işık 7/24 yanıyordu ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. Saatin kaç olduğunu ya da hangi gün olduğunu bilmiyordum. Konuşacak kimsem yoktu. Orada neredeyse çıldıracaktım" diyor Hebron (Al Khalil) Bölgesi'nden M.A. adlı bir tutuklu.
Çeşitli tanıklıklar, askerler veya cezaevi gardiyanları tarafından Filistinli tutuklulara karşı farklı şiddetlerde cinsel şiddet uygulandığını ortaya koymuştur.
Tanıklar "çıplak mahkumların cinsel organlarına ve diğer vücut bölgelerine darbeler indirildiğini; cinsel organlara acı vermek için metal aletler ve coplar kullanıldığını; çıplak mahkumların fotoğraflarının çekildiğini; cinsel organlarının tutulduğunu; aşağılama ve küçük düşürme amacıyla çıplak arama yapıldığını anlattılar. Tanıklıklar ayrıca bir grup gardiyan veya asker tarafından işlenen toplu cinsel şiddet ve saldırı vakalarını da ortaya koymaktadır."
Raporda ayrıca tıbbi tedavinin yokluğu ve reddi, gıda yoksunluğu ve açlık, hijyen ve su kaynaklarının kesilmesi ile ilgili tanıklıklar da belgelenmiştir.
'Ölüm Mangası'
Cezaevi servisinin özel birimleri arasında, Negev (Ketziot) ve Ofer cezaevlerinde faaliyet gösteren ve İbranice'de Keter olarak bilinen İlk Reaksiyon Gücü (IRF), B'Tselem'e verilen ifadelerde öne çıktı. İki tanık bu birimden "ölüm timi" olarak bahsetti.
B'Tselem'e verilen ifadeler, IRF'nin 7 Ekim'den bu yana mahkumlara yönelik işkence ve fiziksel, cinsel ve zihinsel istismara yoğun bir şekilde dahil olduğunu gösteriyor.
Tanıklara göre, "IRF personeli maske takıyor ve kimlik etiketi olmayan siyah üniformalar giyiyor."
Coplar ve ateşli silahlarla donanmış olan bu kişilere çoğu zaman köpekler de eşlik ediyor. Bir vakada, birimin şok bombası kullandığı bildirildi.
B'Tselem, "Kimlikleri tespit edilemeyen ve eylemlerinin hiçbir sonucuyla karşılaşmayacaklarından emin olan birim üyeleri, istismar ve işkenceye varan küstah, dizginlenemez bir şiddet uyguladı" dedi.
Savaş Suçları
B'Tselem'e göre, Temmuz 2024 başında İsrail hapishanelerinde ve gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinli sayısı 9.623'tü ve bu sayı savaş başlamadan hemen önceki sayının neredeyse iki katıydı.
Bunlardan 4.781'i yargılanmadan, haklarındaki iddialar kendilerine sunulmadan ve kendilerini savunma hakkına erişimleri olmadan, İsrail'in "idari gözaltı" olarak adlandırdığı şekilde gözaltında tutuluyordu.
B'Tselem, "Uluslararası hukuk hükümlerinin ne ölçüde ihlal edildiği ve bu ihlallerin her zaman Filistinli tutukluların tamamına yönelik olduğu gerçeği göz önüne alındığında, varılması mümkün olan tek sonucun İsrail'in bu eylemleri gerçekleştirirken savaş suçu işlediği ve hatta insanlığa karşı suç teşkil eden sistematik işkence yaptığının" belgelenmesi olduğunu belirtti.
B'Tselem raporu dışında daha önce kamuoyuna yansıyan kimi mahkum ifadeleri ile gözlemcilerin raporları da yaşanan insanlık dışı uygulamaları belgeler nitelikte.
Örneğin İsrail gözaltısında dokuz ay geçiren Filistinli tutuklu Muazzam Halil Abayat, salıverildiğinde her gün dayak ve kötü muameleye maruz kaldığı için tanınmayacak haldeydi.
Negev (Naqab) hapishanesinden serbest bırakıldıktan sonra 37 yaşındaki Abayat, "Tutuklandığım andan bugüne kadar ciddi şekilde dövüldüm" dedi.
Filistin Esirler Cemiyeti (PPS) yaptığı açıklamada, "Abayat'ın Negev cezaevinden ağır ve şok edici bir sağlık durumunda salıverildiğini" belirterek, "işkence ve aç bırakma da dahil olmak üzere bir dizi acımasız saldırıya maruz kaldığını" söyledi.
Acımasız saldırılar arasında "tüm uzuvlarının kırılmasının" da yer aldığını belirten PPS, eski bir boksör olduğu bildirilen Abayat'ın tutuklanmadan önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamadığına dikkat çekti.
Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde Abayat'ın topalladığı ve dik yürüyemediği, sağ kolunda da bir yaralanma olduğu görülüyor.
"4 Aralık'ta bıçaklandım. Ofer hapishanesinde beni öldürmeye teşebbüs ettiler ve (Itamar) Ben-Gvir bedenimin üzerinde dans etti" diyor Orta Doğu Anlayış Enstitüsü tarafından yayınlanan bir videoda. "4 Aralık'ta öldüğümü duyurdular ve uyandığımda kendimi Al-Ramla Cezaevi hastanesinde buldum. Herhangi bir tedavi görmedim, durum korkunç derecede kötü."
"Negev Cezaevi Guantanamo Körfezi gibi. Her şey aklın hayal edebileceğinin ötesinde" dedi Abayat. Abayat, 2,000 mahkumun "ağır hastalıklar ve son derece sert koşullarla" karşı karşıya olduğunu söyledi.
Euro-Med Gözlemci raporu
Euro-Med İnsan Hakları Gözlemcisi yakın tarihli bir raporunda, serbest bırakılan Gazzeli tutukluların ifadelerinin, mahkumlara zorla bilinmeyen bir madde enjekte edilmesi de dahil olmak üzere istismar ve işkencenin arttığını ortaya koyduğunu belirtti. Kısa süre önce serbest bırakılan El Şifa Hastanesi Müdürü Dr. Muhammed Ebu Selmiya, tutukluların karşı karşıya kaldığı korkunç gerçeklerden bahsederek, "İsrail hapishanelerindeki tutukluların farklı işkence türlerine maruz kaldığını" belirtti. "Ordu onlara cansız nesnelermiş gibi davranıyor ve İsrailli doktorlar bize fiziksel saldırıda bulunuyor" dedi.
Dr. Salmiya'nın tutulduğu yerlerden biri, Gazze'den herhangi bir suçlama olmaksızın kaçırılan Filistinlileri alıkoymak için kurulmuş bir askeri hapishane merkezi olan kötü şöhretli Sde Teiman gözaltı tesisidir.
Kısa bir süre önce ziyaretine izin verilmesinin ardından gözaltı kampındaki koşulları ilk elden anlatan Filistinli Avukat Khaled Mahajneh'e göre "muamele Ebu Gureyb ve Guantanamo hakkında duyduklarımızdan daha korkunç".
En az 35 tutuklunun "bilinmeyen koşullar" altında ölmesinin ardından Sde Teiman'ı "ölüm kampı" olarak adlandırmaya başlayan Mahajneh, Gazze'den gelen yaklaşık 4,000 tutuklunun gözlerinin bağlandığını ve sürekli prangalandığını, yerde kambur yatmaya zorlandıklarını söyledi.
"Haftalık bir dakikalık duş, prangaların çözüldüğü tek zamandı ve mahkumlar bunu reddetmeye başladı çünkü bir dakikayı aşmak cezayla sonuçlanıyordu ve kendilerine bir saat veya zamanlayıcı verilmiyordu ve "ayrılan dakikayı aşmak mahkumları dışarıda sıcakta veya yağmurda saatler geçirmek de dahil olmak üzere ağır cezalara maruz bırakıyordu". Ayrıca tecavüz de dahil olmak üzere ağır işkence iddiaları da kaydedilmiştir.
CNN, The New York Times ve UNRWA tarafından yayınlanan raporların hepsi Sde Teiman'da ciddi cinsel saldırı ve tecavüz olaylarının yaşandığını ortaya koymuştur.
Bunlar arasında erkeklere elektrik verilmiş ve yakılmış metal çubuklarla tecavüz edilmesi, mahkumlara tecavüz etmek için köpeklerin kullanıldığına dair raporların yanı sıra, bir erkeğin metal bir çubukla tecavüze uğradığı ve daha sonra enfeksiyon kapmış ağır yaralarından yavaş yavaş ölüme terk edildiği bildirilmiştir.
Bunlara ek olarak, uykusuz bırakma, aç bırakma ve tutuklulara işkence etmek için ses kullanma uygulamaları da vardı; Haaretz gazetesi ise Filistinli tutukluların çok sıkı bağlandıkları için dolaşımları kesildikten sonra düzenli olarak uzuvlarının kesildiğini ortaya çıkardı.
Medyanın ilgisinin büyük bir kısmı Sde Teiman gözaltı kampı üzerinde yoğunlaşmış olsa da, sadece 14.500 mahkumu barındıracak şekilde inşa edilmiş tesislerde en az 21.000 Filistinli İsrail rejimi tarafından rehin tutulmaktadır. Kasım ayı sonlarında, bir esir takasında serbest bırakılan Filistinli gazeteci Baraah Abo Ramouz, kadın mahkumların maruz kaldığı koşullar hakkında şunları söyledi:
"Hapishanelerdeki durum yıkıcı. Mahkumlar kötü muamele görüyor. Sürekli dayak yiyorlar. Cinsel saldırıya uğruyorlar. Tecavüze uğruyorlar. Abartmıyorum. Mahkumlar tecavüze uğruyor."
İsrail Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'e mahkumların koşullarıyla ilgili yetki verilmesinden bu yana alınan yeni önlemler nedeniyle, uluslararası hukukun tutuklulara sağlanmasını emrettiği temel hakların neredeyse tamamı tutuklulardan mahrum bırakılıyor.
Çoğu durumda bu haklara gıda, temiz su, aile ziyareti, yatak vb. haklar da dahildir. Çoğu herhangi bir suçlama olmaksızın tutulan Filistinli mahkumlar rutin olarak dövülmekte, tıbbi ihmalden dolayı acı çekmekte, avukat olmadan defalarca sorgulanmakta, aç bırakılmakta, üzerlerine tükürülmekte, sözlü tacize uğramakta ve hücre hapsi koşullarında tutulmaktadır.
KAYNAK: 1. https://www.palestinechronicle.com/