Suyu silah olarak kullanmak: İsrail'in Gazze'de su kaynaklarını tahribatı
İsrail'in 2023-2024 yıllarında Gazze'de suyu bir savaş silahı olarak kullanması, uzun yıllardır devam edegelen bir halk sağlığı krizini insani bir felakete dönüştürdü. Gazze'nin bazı şehirlerinde artık hiç bulunmayan atık su arıtma tesislerinin hedef alınması, Filistinli sivil nüfus için sağlık krizlerini tetiklemek üzere hesaplanmış görünüyor. Güney Afrika'nın İsrail hükümetini Uluslararası Adalet Divanı önünde soykırım suçuyla itham etmesi ve mahkemenin de Ocak ayında bu suçlamayı “makul” bulması, diğer nedenlerin yanı sıra bu nedene dayanmaktadır.
Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırıdan iki gün sonra İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Beerşeba'daki İsrail ordusu Güney Komutanlığı'nda yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi'nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kapalı olacak. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.”
İsrailli bakan her ne kadar sudan bahsetmemiş olsa da, İsrail ordusu suyu da kesti. Gazze yirmi yıldır içilebilir su kriziyle karşı karşıya. Şeritteki kuyu suyunun yaklaşık yüzde 90'ı Kıyı Su Havzasından geliyor. Ancak özellikle kıyı boyunca bu havza aşırı derecede kullanılmaktaydı. Bu da su seviyesinin düşmesine ve özellikle 2000'li yıllardan itibaren Akdeniz'den deniz suyu girişine maruz kalmasına neden olmuştur. Antropojenik iklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesindeki yükselme de burada söz konusu. Buna ek olarak, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı kuşatma kanalizasyon arıtımını sık sık sekteye uğrattığı için kanalizasyon suları ve imalat atölyelerinden çıkan kimyasal maddelerde su havzasına sızmıştır. İsrail'in kullandığı Gazze sınırı yakınlarında sulama için arıtılmış atık su da akifere tuzlu su geri akışına neden olmuştur. Bu yeraltı suyunun sadece yüzde dördü içilebilir olarak kabul edilmektedir.
Temiz su, özel kamyonlarla tanklar içinde getiriliyor ya da Gazze'deki küçük tuzdan arındırma ünitelerinde üretiliyor veya İsrail'den Gazze'ye Mekorot su idaresi tarafından borularla getiriliyordu. Gazze Şeridindeki suyun yaklaşık yüzde 12'si bu şekilde sağlanıyordu.
İsrail Gazze'de suyu bir silah olarak kullanıyor ve bu eylem savaş suçu olarak nitelendiriliyor. Bu makalede Gazze'deki krizin durumu aşağıdaki rtarih aralıklarında incelenmekktir: Kasım 2023, Şubat 2024 ve Temmuz 2024.
Gazze'de İsrail tarafından dayatılan su krizinin anlık görüntüleri, durumun nasıl geliştiğini göstermektedir.
Kasım 2023: 'Dehidrasyon ve Yetersiz Beslenme'
18 Kasım'a gelindiğinde, İsrail harekâtının üzerinden bir aydan fazla zaman geçmişken, Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı (WFP) Gazze'de büyük bir gıda ve su sıkıntısı yaşandığını acilen duyurdu. Üst düzey bir WFP sözcüsü olan Abeer Etefa bir basın toplantısında, “Hızla artan susuzluk ve yetersiz beslenme vakaları görmeye başladık bile” dedi.
İsrail 2007 yılından bu yana Gazze Şeridi'ne ekonomik abluka uyguluyordu. Bunun sonucunda Gazze sakinleri hayatta kalabilmek için yardıma muhtaç hale gelmişti. Yardım kuruluşları 7 Ekim'den önce Gazze Şeridi'ne günde 500 kamyonluk malzeme gönderiyordu. Saldırıdan sonra bu sevkiyatların sadece bir kısmı devam etti. WFP İcra Direktörü Cindy McCain Kasım ayı ortasında düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: "Kışın hızla yaklaşması, güvenli olmayan ve aşırı kalabalık barınaklar ve temiz su eksikliği nedeniyle siviller açlık tehlikesiyle karşı karşıya.”
İsrail'in Gazze Şehri'nin batısındaki kara saldırıları da hayati tehlike yarattı. İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), “Gazze şehrinin batı mahallelerindeki hanelerin, kalan yiyecek ve içme sularının tükenmesinin ardından yardım çağrısında bulunduklarını” kaydetti. Bildirildiğine göre, İsrail kara birliklerinin varlığı ve çatışmalar nedeniyle evlerini terk edemiyorlardı.”
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Kasım ayı ortalarında Gazze'nin güneyindeki Filistinlilerin -erkek, kadın ve çocuk- yüzde 70'inin temiz suya erişimi olmadığı konusunda uyarıda bulundu. Dahası, bazı bölgelerde sokaklarda ham kanalizasyon akmaya başladı.
Bu noktada kuzeyde, tuzdan arındırma ünitesinin çalışmadığı ve İsrail boru hattının Ekim ayında kapatıldığı göz önüne alındığında, hiç temiz içme suyu yokmuş gibi görünüyordu. Hiç şişe suyu tedarik edilmemişti. İnsanlar kirlenmiş yüzey suyu ya da kirli kanal suyu tüketiyordu. Temiz su eksikliği, o dönemde fırınların kapalı olmasının nedenleri arasındaydı.
Bu vahim durum ve dünya kurumlarından gelen baskı, Biden yönetiminin 24-30 Kasım tarihleri arasında kısa bir ateşkes ya da “insani duraklama” sağlama çabalarını güçlendirdi.
Şubat 2024: Tuz, Kirlilik ve Kanalizasyon
Bu kısa ateşkes duraklaması sona erdiğinde, su durumu önemli ölçüde iyileşmedi.
Şubat 2024'ün ortalarında Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Gazze'deki nüfusun yaklaşık yüzde 70'inin kirli su veya sağlık açısından tehlike oluşturan aşırı tuzlu su içmek zorunda kaldığını tahmin ediyordu. Her bireyin günde yaklaşık 3 litre içme suyuna ihtiyacı olmasına rağmen MSF'ye göre, hijyen ve diğer kullanımlar için bunun dört katına ihtiyaç duyulurken, ailelerin tamamı günde sadece 3 litre alabiliyor. Her 500 kişiye sadece bir tuvalet düştüğü tahmin ediliyor.
Gazze'deki bağımsız Filistinli gazeteci Ala' al-Hilu, Londra'da yayınlanan pan-Arap gazetesi Al-Arabi al-Jadid için kaleme aldığı makalede bu manzarayı anlattı: “Gazze Şeridi'nin sokakları büyük bir değişim geçiriyor. Yağmur suyunun kanalizasyon suyuyla karışması ve sürekli taşması sonucu çeşitli caddelerin sular altında kalması nedeniyle feci bir çevre krizi yaşanıyor.”
Al-Hilu sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum İsrail ordusunun altyapıyı hedef almasının, yakıtın tükenmesi ve elektriğin tamamen kesilmesi nedeniyle gerekli miktarda atık suyun tahliye edilememesinin bir sonucudur.” Al-Hilu'nun Gazze Belediyesi sözcüsü Hosny Muhannad'dan aktardığına göre İsrail'in Gazze'ye yönelik topyekûn savaşı “belediyelerin ana ve tali yolların onarımı, yağmur suyu drenajı ve sokaklardan atık su tahliyesi gibi çalışmaları da dâhil olmak üzere birçok temel hizmet sektörünün felç olmasına yol açtı.”
Şubat ayına gelindiğinde İsrail ordusu Gazze'deki 1 milyondan fazla Filistinliyi, toplam yüzölçümünün sadece yüzde 20'sini oluşturan güneydeki Refah bölgesine sürmüştü. İsrail'in bu bölgenin savaşçı olmayanlar için güvenli olacağı yönündeki iddialarına rağmen, bölgenin bombalanmasına devam edildi. Kuzey ve orta kesimlerdeki evlerinden sürülen Filistinlilerin yaklaşık üçte ikisi Şeridin bazı bölgeleri o sırada Refah'ta toplanmıştı.
Gazze'ye temiz su başlangıçta üç tuzdan arındırma ünitesi tarafından sağlanıyordu, ancak İsrail 7 Ekim'den sonra bu üniteleri kapattı ve Biden yönetiminin önemli baskısının ardından ancak Aralık 2023'ten itibaren üretimlerinin bir kısmını geri verdi.
284 yeraltı suyu kuyusu var, ancak bunların ürettiği su sorunlu. Genellikle kirlidir ve tuz oranı yüksektir. Normalde insanlar suyu kaynatabiliyordu, ancak yeterli yakıtı olmayan çadırlarda ve barınaklarda yaşayanlar sularını güvenilir bir şekilde kaynatamıyordu. Şubat 2024 itibariyle kuyuların sadece yüzde 17'si tamamen çalışır durumdaydı. Yaklaşık 39'u İsrail bombardımanı nedeniyle tahrip olmuş, 93'ü ise hasar görmüştü. İki ay sonra, Nisan ayında, uydu analizleri saldırıların Gazze'deki su ve sanitasyon altyapısının yüzde 63'üne zarar verdiğini ya da yok ettiğini ortaya koydu.
Gazze Şehri, Refah ve diğer belediyeler o kış savaş nedeniyle atık su arıtma merkezlerini çalıştıramadı. Tüm atık su arıtma sistemleri ya bombardıman nedeniyle hasar görmüştü ya da yeterli yakıtları yoktu. Gazze dışkı içinde boğuluyordu ve bu da mide-bağırsak ve cilt hastalıklarının, çok yaygın sulu ishalin ve Temmuz ayına gelindiğinde çocuk felcinin patlak vermesinin habercisiydi.
OCHA, tuzdan arındırma tesislerinden ikisinin büyük ölçüde devre dışı olduğunu tespit etti ve üçüncüsünün - Birleşik Arap Emirlikleri tarafından yapılan Refah'ın Mısır tarafındaki küçük tuzdan arındırma tesisi ki günde 2.400 metreküp su sağlayan bu tesis her biri 3 kilometrelik 4 adet nakil hattının inşa edilmesinin ardından- tam kapasiteyle çalıştığını ekledi.
Bir zamanlar tuzdan arındırılmış su sağlayan boru hatlarının çoğu, pompalarını çalıştıracak yeterli yakıt olmadığı için çalışmıyordu. Diğer boru hatları ise İsrail'in yoğun bombardımanı nedeniyle hasar gördü. Tuzdan arındırılmış suyun dağıtımında yaşanan sorunlar OCHA tarafından ayrıntılı bir şekilde açıklanmış ve Şubat ayında Batı Şeria'daki tüm suyu kontrol eden ve Gazze'deki suyun yüzde 12'sini sağlayan İsrail'in Mekorot su kurumu tarafından işletilen üç boru hattından ikisinin hizmet dışı kaldığı belirtilmiştir. OCHA, üçüncüsü olan Bani Saeed boru hattının “çalıştığını, ancak şu anda günde 6.000 metreküp ürettiğini, bunun da tam kapasitesinin yalnızca yüzde 42'si olduğunu” açıkladı.
Oxfam'ın 2023-2024 yıllarında Gazze'de Mekorot tarafından kontrol edilen hatlar, kuyular ve kaynaklar üzerinde yaptığı bir analiz, üretilen suyun yüzde 80'inin, muhtemelen bombardımanın boru hatlarını kırması nedeniyle sızıntı yoluyla kaybedildiğini ortaya koydu. Dahası, üç Mekorot boru hattının da tekrar faaliyete geçmesi Mayıs ayını bulmuş, ancak dağıtım zorlukları göz önüne alındığında pratikte pek bir etkisi olmamıştır.
Bu bağlamda OCHA, 2024 yılının ilk çeyreği itibariyle “Gazze'deki tüm su kaynaklarından savaş öncesi üretim seviyelerine kıyasla sadece yüzde 5,7 oranında su üretildiği” sonucuna varmıştır. Güvenli içme suyu ve kişisel hijyen de dahil olmak üzere evsel kullanım için su çok sınırlı kalmaktadır. Şubat yağmurlarından ya da kırık boru hatlarından kaynaklanan yüzey suyu kirlenmiştir. Bazı mülteciler ellerini lağım dolu sokaklara sokup su içiyorlar."
UNICEF Şubat ortasında 80 aile tuvaleti inşa etmeye çalıştı, ancak sözcüsü o zaman “sanitasyon kapsamı hala çok düşük. WASH [su, sanitasyon ve hijyen] alanında çalışan ortaklar aile tuvaletleri inşa etmeye devam ediyor ancak çimento, ahşap ve diğer inşaat malzemelerinin eksikliği ilerlemeyi yavaşlatıyor.”
İsrail, su ve kanalizasyon altyapısının onarımı için gerekli malzemeleri kısıtlamaya veya engellemeye devam etti. Şubat ayındaki durum Kasım ayındakinden çok daha kötü olmasına rağmen, Biden yönetimi başka bir insani yardım duraklamasını ya zorlayacak ya da zorlayamayacaktı.
Temmuz 2024: Devam Eden Yıkım
İsrail askeri personeli yeraltı kuyularını sistematik olarak yıkmaya devam etti ve sadece Temmuz ayında 30 kuyuyu yıktı. O zamana kadar İsrail ordusu Şerit'teki üç tuzdan arındırma ünitesini de devre dışı bırakmış ve su kuyularının yüzde 88'ine zarar vermiş ya da tahrip etmişti.
Refah, kampanya boyunca su altyapısının çoğunu korumuş olsa da, Mayıs ayı sonunda altyapının üçte biri hasar görmüştü ya da o ay başlatılan İsrail saldırısı sırasında yok edildi.
Temmuz ayında İsrail askerleri Refah'ta Kanada tarafından inşa edilen ve tatlı su sağlayan güneş enerjili arıtma tesisi Canadian Well Reservoir'ı yok ettiklerini videoya çekerek övünmüşlerdi.
UNICEF sözcüsü James Elder bir brifingde şunları söyledi: “Yakın zamana kadar bu rezervuar Refah'a sığınan binlerce ve binlerce ülke içinde yerinden edilmiş insana hizmet ediyordu. Şimdi bu su deposu olmadan, savunmasız çocuklar ve aileler büyük olasılıkla yeniden güvenli olmayan suya başvurmak zorunda kalacaklar ve bu da onları Gazze'de her gün defalarca gördüğümüz susuzluk, yetersiz beslenme, hastalıklar gibi risklerle karşı karşıya bırakacak.”
Biden yönetimi tarafından belirlenen kırmızı çizgiye meydan okuyan Refah Operasyonu'nun bir diğer zararı da BAE'ye ait tuzdan arındırma tesisi oldu. Yukarıda bahsedilen yeni döşenen isale hattına İsrail ordusu ciddi şekilde zarar vermiştir.
İsrail ordusu Gazze'nin su altyapısına sistematik olarak zarar vermek ya da tahrip etmekle kalmıyor, aynı zamanda boru ve diğer malzemelerin ithalatını yasaklayarak ve onarım izinlerini geciktirerek onarımını da aktif olarak engelliyor.
UNICEF'in belirttiğine göre, “Temel su ve sanitasyon malzemeleri, örneğin pompalar, sondaj ekipmanları ve dezenfektan kimyasallar 'çift kullanımlı' olarak kabul edilir, yani Gazze'ye yalnızca izin kapsamında seçilerek girmelerine izin verilir.”
İsrail saldırıları yüz binlerce insanı yerlerinden ederken, UNICEF ve diğer yardım kuruluşları bölgeden bölgeye koşturmak zorunda kalıyor. Su sıkıntısıyla mücadele etmek için sadece küçük miktarlarda su şişesi ve su pompaları için yakıt stoklamak yeterli olmuyor. Kuruluş ayrıca sanitasyon ve kanalizasyon arıtımını iyileştirmek için elinden geleni yaptı, ancak susuzluk gibi bu sorunlar da çözülemez olmaya devam etti.
İsrail ordusunun Gazze'nin su altyapısına verdiği ve uydu aracılığıyla uzaydan görülebilen hasar ve yıkımın yoğunluğu ve ölçeği, bunun kasıtlı bir savaş taktiği olduğunu düşündürüyor; en azından sivil yaşamın pervasızca hiçe sayıldığını gösteriyor.
Bu, genel olarak sivil altyapının tahrip edilmesinin bir parçasıdır. 2,000 kiloluk bombaların yoğun yerleşim komplekslerine atılmasıyla, operasyonun sadece ilk üç ayında yaklaşık 500 krater oluşmuştur. Atık su arıtma tesislerinin (Gazze'nin bazı şehirlerinde artık mevcut değil) hedef alınması, sağlık krizlerini tetiklemek ve Filistinli sivil nüfusta ölüm oranını arttırmak için hesaplanmış gibi görünüyor. Aynı şekilde, savaşçı olmayanların sürekli susuzluğa ve su kıtlığına maruz bırakılması, ancak sivil nüfusa yönelik topyekûn bir savaşın, onları böbrek ve diğer hastalıklarla hasta etmeyi amaçlayan bir unsuru olarak anlaşılabilir.
Ağustos 2004'te Uluslararası Hukuk Derneği Konferansı'nda kabul edilen Berlin Su Kaynakları Kuralları'nın 20. Bölüm, 51. Maddesi, “bu tür eylemlerin sivil nüfusu susuzluktan ölümüne neden olacak veya yerinden edilmesine neden olacak kadar yetersiz su ile baş başa bırakması beklenebilirse, savaşçılar hiçbir durumda sivil nüfusun sağlığı ve hayatta kalması için vazgeçilmez olan sulara ve su tesisatlarına saldıramaz, tahrip edemez, ortadan kaldıramaz veya kullanılamaz hale getiremez” demektedir. Bu maddeye göre şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki İsrail'in Gazze'deki su altyapısına yönelik saldırıları - ve altyapı onarımı için ithalatı engellemesi - Filistinli sivilleri susuzluğa, hastalığa ve ölüme sürüklüyor.
YAZAR: Juan Cole
Juan Cole, Michigan Üniversitesi'nde Tarih Profesörü olarak görev yapmaktadır.
Doha'daki Çatışma ve İnsani Çalışmalar Merkezi'nde misafir araştırmacı olarak görev yapmaktadır.
Democracy for the Arab World Now'ın (DAWN) misaifir üyesidir.
KAYNAK: https://newlinesinstitute.org/