Haniye suikastında suçu kime atalım

 

 

 

Merhum Şehid Haniye’nin ölümü üzerine Müslümanlar birbirini değil ortak düşman Siyonist rejmi hedef almalıdır!

 

İsmail Haniye’nin şehadeti dolayısıyla bilinçli ve bilinçsiz İran’ı suçlayan kesimler aslında işgal rejimi İsrail’in cinayet sonrası planının paydaşları olduklarının farkına varsalar iyi olur. İsrail'in merhum Şehid'i isterse hedef alabileceği çok fırsatı olduğu halde başka yerde değil de özellikle İran’da hem de İran Cumhurbaşkanı’nın göreve başlama merasimine davetli olduğu sırada vurmayı tercih etmesinin sebeplerinden biri de Müslümanlar içinde var olduğunu bildiği mezhep fitnesinin köpürtülmesini sağlayarak İsrail’e yönelecek tepkileri bölmek ve hedef şaşırtmak içindir.

 

İran merhum Şehid'i korumada zaaf göstermiş olabilir, 80 milyonluk nüfus içinde aktif bir rejim düşmanı kitleye sahip olan İran'ın, düşmanları için uygun bir istihbari ortam taşıdığı iddia edilebilir ama unutmayalım bu cinayetin daha bir gün öncesinde Lübnan’da ve bir gün sonrasında da Suriye’de İran için değerli komutanlar da hedef alındılar. Gün geçmiyor ki İran veya Direniş gruplarından birinin siyasi veya askeri kadrolarından biri hedef alınmasın.

 

Kaldı ki menfur saldırının asıl muhatabı olan Hamas bizatihi İran’ın direnişle ilgili pozisyonu hakkında defalarca takdir edici açıklamalar yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Meş’um cinayet üzerine de İsrail’i ve ABD’yi sorumlu ilan edip tüm direniş cephesi bileşenleri ile birlikte intikamının alınacağını ilan ettiler. Merhum Şehid’in kendisi Sünni iken Şii Ca’feri mezhebe mensup dini lider Ayetullah Hamenei tarafından cenaze namazının kılınması ve tüm davetlilerin bu cenaze namazına iştirakleri hem güzel bir dayanışma tablosu oluşturmuş hem de görmek isteyen gözler için tek başına tüm şüpheleri giderici bir fotoğraf olarak da tarihteki yerini almıştır.

 

Şunu kafalarımıza kazıyalım: Siyonist zihniyet sizin mezhebiniz, meşrebiniz, milliyetiniz, ırkınız, aşiretiniz veya diliniz ile ilgilenmiyor. Onlar sizin varoluşunuza karşıdır. Eğer Siyonist plan başarılı olursa sırada Suriye, İran ve Lübnan’ı içerecek bir savaş var ve şayet bu savaşı da istedikleri gibi bitirebilirlerse sırada önce Türkiye sonra işbirlikçi Arap rejimleri var.

 

Ayrıca bölgede Müslümanlar arasında nifak ve fesadın yayılmasına neden olan ve İslam ve insanlık düşmanlarının da bu nifaktan azami istifade ettiği/etmeye devam ettiği iki temel konudan biri mezhebi ayrılıklar diğeri de etnik unsurlara karşı adil olmayan ulusal yapılardır.

 

Bölgede Müslümanlar arasında  olası bir ittifakın önündeki bu büyük engellerden biri Şii-Sünni ayrılığı ve bunu kışkırtıp köpürten sözümona Selefi tandanslı ABD yapımı İŞİD türü oluşumlardır. Diğer büyük bir engel de Kürtlerin, birlikte yaşadıkları egemen uluslarla eşit haklara sahip olmadıkları ve bunu talep ettikleri gerçeğidir.

 

 

Değinmekte fayda var çünkü Kürt meselesinde Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde egemen uluslarla eşit siyasi, kültürel haklara sahip olmaları talebiyle yürütülen mücadelelerde muhatap devlet yönetimleri tarafından çeşitli ideolojik (Faşizm), ulusal (kavmi), siyasi veya stratejik sebeplerle bu haklı ve meşru taleplerinin oyalandığı, görmezden gelindiği veya cebren bastırılmaya çalışıldığına şahitlik ettik, ediyoruz. Buna karşılık Kürtler için mücadele verdikleri iddiasında olan kimi kişi ve yapıların Siyonist devlet ve arkasındaki küresel emperyal güçlerin şimdilik Filistin, Lübnan, Yemen ve İran’a yönelik düşmanlıklarında onların tarafında yer almaları veya en azından tarafsız olmayı tercihleri büyük bir stratejik yanlıştır. Bu sonunda bizzat Kürtlerin kendisini vuracak bir bumeranga dönüşecektir.

 

Selahattin Demirtaş’ın merhum Şehid’in şehadeti üzere yaptığı takdire şayan açıklamasını bile çok gören kimi kişi ve çevrelerin “bundan bize ne” tarzında yaptığı eleştiriler eğer kendileri belli odakların kadrolu elemanları değil iseler yaptıkları en hafif tabiriyle sorumsuzluktur.

 

Öte yandan Kürtlerin yaşadığı başta Türkiye olmak üzere İran ve Suriye’nin bu sorunun evrilebileceği süreçlerin farkında olarak Kürt halkı ile eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde bir ulusal ve bölgesel ittifak yapmaları Siyonist düşman ve arkasındaki güçlere vurulacak en büyük darbedir ve Siyonizm’in bölge planlarına İran’ın veya başka bir gücün Tel-Aviv’e yapacağı büyük bir saldırıdan çok daha fazla zarar verecektir.

 

İran’ı eleştirmek, Hamas’ı veya Hizbullah’ı eleştirmek, Erdoğan’ı / Türkiye’yi veya Katar’ı İran’la kıyas edip taraf olmak veya karşıt olmak anlamında pozisyonları yarıştırmak bugünün doğru tavrı değildir. Hele hele mezhebi kimlik ve aidiyetleri öne sürerek bunun üzerinden bir ayrışma, farklılaşma coğrafyamıza yapılabilecek en büyük kötülüktür. Her bir aktörü kendi nesnel koşulları içinde değerlendirip iyi niyet çerçevesinde ve reel-politiğin de imkân ve sınırlarının farkında olarak atılabilecek pratik adımlar noktasında ortaklaşmak en doğru tavırdır.

 

Bugün gönlü Kudüs’ün özgürlüğünden, Siyonist düşmanın geriletilmesi ve yenilmesinden yana olan herkesin ortak bir söylem ve zemin üzerinden birlikte çalışma ortamlarını zorlamaları gerekiyor.

 

Öte yandan mezhebi veya ulusal ayrılıkları gündeme taşıyan, köpürten, ortalığı bulandırmak için bahane arayan kötü niyetli veya bilinçsiz insanları da sürekli uyararak onları itidale, iz’ana, insafa, adalete davet etmek gerekiyor.

 

Rum 30/31-32

“Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na (Allah’a) yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın, (O müşrikler ki) dinlerini parça parça ettiler de (birbirine karşıt) taraftarlar haline geldiler; (öyle ki) her hizip kendi elindekiyle övünmektedir.”

 

 

 

 

Özet
:
Naci Hanpolat yazdı: İsrail'in merhum Şehid'i isterse hedef alabileceği çok fırsatı olduğu halde başka yerde değil de özellikle İran’da hem de İran Cumhurbaşkanı’nın göreve başlama merasimine davetli olduğu sırada vurmayı tercih etmesinin sebeplerinden biri de Müslümanlar içinde var olduğunu bildiği mezhep fitnesinin köpürtülmesini sağlayarak İsrail’e yönelecek tepkileri bölmek ve hedef şaşırtmak içindir.
Resim
Türkçe
X