Hüda-Par Kürt Çalıştayı sonuç bildirisi ile sona erdi

 

 

 

Hüda- Par tarafından 15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır'da organize edilen ve Siyasetçi, aydın, din adamı ve aktivistlerin sunumlar yaptığı “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı” bir kapanış bildirisi ile sona erdi. Bildiride Kürt meselesinin siyasi sosyal kültürel ekonomik yönleri olan çok boyutlu bir mesele olduğuna vurgu yapılarak olayın sadece bir terör veya asayiş sorunu olarak görmenin sürece vermiş olduğu zararlara dikkat çekildi. Sorunun uluslararası boyutuna da dikkat çekilerek küresel güçler tarafından bölge ülkelerine karşı siyonist hedefler doğrultusunda kullanılabilecek bir probleme dönüştürülmek istendiği ve bu ajandaya karşı gerek devlet gerekse de sivil toplum tarafından atılması gereken adımlara değinildi.

 

Kapanış bildirisi hem Türkçe hem de Kürtçe olarak 15 maddeli bir öneri paketi ile son buluyor.

 

Kapanış bildirisinin tam metni :

 

"Bismillahirrahmanirrahim   “Dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması Allah’ın ayetlerindendir.” (Rum: 22)

 

Kürtlerin yoğun ve toplu olarak yaşadığı Kürdistan, ümmet coğrafyasının merkezindedir. Kürtler, İslam’ın ilk asrında İslam’la şereflenmiş ve İslam ümmetinin asli bir unsuru haline gelmiştir. Müslüman olduktan hemen sonra İslam’ın mukaddes beldelerinin muhafızlığını üstlenmiştir. Bağrından nice kahraman, âlim, mücahit ve lider çıkarmış olan Kürtler, ümmetin en zor zamanlarında büyük sorumluluklar yüklenmiş ve büyük bedeller ödemiş bir kavimdir.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılı toplumsal travmalar, katliamlar, kıyamlar, isyanlar, haksızlıklar ve hukuksuzluklarla geçti. Nereden bakılırsa bakılsın Kürtler başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan bütün insanlar için bu yüzyıl, büyük bir kayıp oldu. Bu kayıp sadece Türkiye için değil, İslam coğrafyasının tamamı için de istikrarsızlık nedeni oldu.

Kürtler bu coğrafyada azınlık değildir, bin yılı aşkın bir süredir Türk kardeşleri ile birlikte bütün zorlu badirelerin aşılmasında güçlü bir şekilde rol almıştır.

 

 

Kürt meselesi sadece bir asayiş/şiddet veya terör meselesi değil; tarihi, siyasi, hukuki, sosyolojik, ekonomik, bölgesel ve uluslararası boyutları da olan çok yönlü bir meseledir. Doğru usuller kullanılmadığından çözüm gecikmekte bu nedenle sorun derinleşmektedir. Uluslararası güçlerin ve özellikle emperyalizmin temsilcilerinin sürece dahil edilmek istenmesi, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Bugün emperyalist güçler, bu mesele üzerinden ilgili bütün ülkeleri bölük pörçük ederek siyonizmi bu coğrafyanın hâkim gücü haline getirmek istemektedir.

 

 

Türkiye’nin en öncelikli konularından biri olan Kürt meselesinin adil bir çözüme kavuşması için meselenin doğru bir zeminde ve bütün boyutları ile tartışılması gerekir. Hedefin doğru tespit edilmesinin yanında, takip edilen yol ve yöntemin de doğru olması zorunludur. Bu nedenle “usul esasa takaddüm eder” kaidesi göz ardı edilmemelidir.

 

 

Laik temelde bir ulus devlet inşasına girişen cumhuriyetin yeni yönetici kadroları, homojen bir toplum üretme adına farklılıkları eritmeyi, asimilasyonu, yok saymayı dayatmış ve uyguladıkları politikalarla kardeşlik, adalet ve merhamet duygularını tahrip etmiştir.

 

 

Kürtler, tarihin hiçbir döneminde siyonizm ile müttefik olmamıştır. Aksine, Kürtler İslamiyeti kabul ettikten sonra Moğol ve Haçlı saldırılarına karşı İslam ümmetini hep savunmuş ve Kudüs’ün yılmaz muhafızları olmuşlardır. Kudüs fatihi Selahaddin’in şahsında bu hakikat somutlaşmıştır.

 

 

Kürt meselesinin çözümü ancak ulus devlet paradigmasının ve ırkçı/kavmiyetçi bakışın terk edilmesi suretiyle mümkün olabilir. Devlet, çözüm için bu iradeyi ortaya koymalıdır. Meselenin adalet temelinde çözümü, insani ve İslami bakış açısı ve tarihi tecrübelerden istifade edilerek mümkün olabilir. Maalesef şu ana kadar doğru bir yaklaşım sergilenmediği gibi tarihi tecrübelerden de istifade edilmemiştir.

 

 

Türkiye’de tüm kimlikler ve kültürler, kendi renkleriyle aynı tuvalde buluşmayı; kendi desenleriyle aynı ebru içinde yer almayı, kendi enstrümanlarıyla aynı ezgiyi seslendirmeyi, aynı karede yer alarak aynı ufka birlikte bakmayı ve ortak kaderi paylaştıkları ortak vatanda güzel bir gelecek kurmayı istemektedir.

Bizler, yeni yüzyılda Kürt Meselesinin çözümü için aşağıdaki tespit ve çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:

 

 

1-      Kürt meselesi, yüz yıldır çözüm beklemektedir. Çözümsüz kalması halinde gelecek nesillerin heba olmasına sebep olacaktır. Bir yüzyıl daha kaybedilmemeli, barış ve adalet ile yepyeni bir yüzyıl, birlikte inşa edilmelidir.

 

 

2-      Kürtler, mevcut çatışmaların en büyük mağdurudur.   Bu nedenle Kürdistan’da yaşayan tüm insanlar bölgede huzur istemektedirler. Ankara’nın saadeti, Diyarbakır’ın huzuruna bağlıdır.

 

 

3-      Kürtlerin hak talepleri ve hassasiyetleri dikkate alınmadan yüzyılların oluşturduğu sorunları çözmek mümkün değildir. Bu hassasiyetlerin başında İslam gelir ve İslamî değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır.

 

 

4-      Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları neticesinde ortaya çıkan ve bugüne kadar yüz binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaşanmasına yol açan silahın ve şiddetin Kürt meselesi için bir çözüm enstrümanı olmadığı bilakis bu yöntemin Kürtlerin sahip olduğu beşeri ve siyasi gücü kriminalize ettiği ortaya çıkmıştır.

 

 

5-      Savaş baronlarına ve askeri vesayetten yana olanlara bir daha fırsat verilmemelidir. Silahı bir çözüm yöntemi olarak gören anlayış, başta siyaset kurumunun tüm bileşenleri olmak üzere toplumun tamamı tarafından mahkûm edilmelidir. Kürt meselesinin çözüm adresinin siyaset kurumu olduğu asla unutulmamalı, siyasi yollarla yürütülen çalışmalar desteklenmelidir.

 

 

6-      İç cephenin güçlenebilmesi için ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikaları tamamen terk edilmelidir. Ayrımcılığın sonlandırılması için yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalı, temel hak ve hürriyetler hiçbir şarta bağlanmamalı ve pazarlık konusu yapılmamalıdır.

 

 

7-      Bugüne kadar edebiyatı çokça yapılan kardeşliğin artık hukuku da tahakkuk ettirilmelidir.

 

 

8-      Kürtlerin büyük bir saygıyla andığı Şeyh Said–i Palevi gibi Kürt âlimlere yapılanlar başta olmak üzere bu güne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mezar yerleri ivedilikle açıklanmalıdır.

 

 

9-      Ülkemizde siyasal istikrarın ve birlikteliğin tahkim edilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı çatısı altında yazılan Tarih ve Edebiyat kitaplarındaki resmi ideolojinin gerçeğe aykırı tezlerinden vazgeçilmelidir. Kürtlerin ve Türklerin Malazgirt, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi kritik süreçlerdeki tarihsel birliktelikleri sahih bir surette yeniden yazılmalıdır.    

 

 

10-  Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı, anadilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Anayasada Kürtlerin yokluğu değil varlığı güvence altına alınmalıdır.

 

 

11-  Bir önceki çözüm sürecinde yapılan hatalar bir daha tekrar edilmemelidir. Toplum nezdinde çözüme yönelik güveni zedeleyecek her türlü söz, tavır ve davranıştan mutlaka kaçınılmalıdır.

 

 

12-  Kürt meselesinin kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

 

 

13-  Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır.

 

 

14-  Kürtleri birbirinden ayıran Skyes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli; insani, ekonomik, kültürel, sosyal ilişkilerin geliştirilmesi ve sılayı rahim hukukunun yerine getirilebilmesi için gerekli bütün kolaylıklar sağlanmalıdır.

 

 

15-  Kürtlerin bireysel ve toplumsal haklarının tanınması, güvence altına alınması, barışın ve adaletin sağlanması ve güçlü ortak bir geleceğin inşası için tüm taraflar gecikmeksizin sorumluluk almalıdır. 



Bildirgenin Kürtçe metni

 

Bi navê Xwedayê Rehmen û Rehîm

 

“Cudabûna ziman û rengên we ji ayetên Xwedê ne.”(Rûm-22)

 

Kurdistana ku Kurd lê dijîn di navenda erdnigarîya ummeta Îslamê ye. Kurd di esra ewil a Îslamê de bi Îslamê muşerref bûne û bûne unsûrê eslî yê ummeta Îslamê. Kurd çawa ku bûne Misliman wezîfeya parastin û muhefezekirina beldeyên muqaddes ên Îslamê girtine ser xwe. Kurd qewmekî wisa ne ku ji nav wan him gelek alim, qehreman, mucahîd û rêber û rêzan derketine û him jî ew di wextên zor û zehmet ên ummeta Îslamê de gelek bedelên mezin û giran dane.

 

Sedsala ewilî ya Komariya Tirkîyeyê bi travmayên civakî, bi qetlîam, qiyam, îsyan, neheqî û bêhiqûqîyan derbas bû. Heqîqetek e ku nayê înkarkirin ev sedsal ji bo temamê însanên ku li ser van axan dijîyan nexasim jî ji bo Kurdan  bû xisareke mezin. Ev xisar bes ne ji bo Tirkîyê, ji bo temamê coxrafya Îslamê jî bû sedema bê îstîqrarîyê.

 

Kurd li vê coxrafyayê ne kêmanî ne. Kurd zêdetirî hezar salî ye ku digel birayên xwe yên Tirk mil dan hev û roleke mezin û bi qewet girtine ser milên xwe da ku ji heqê badîreyên zor û zehmet  bê derketin.

 

Meseleya Kurdan bes ne meseleya asayîş/şiddet an jî terorê ye; meseleya Kurdan meseleyeke dîrokî, sîyasî, hiqûqî, sosyolojîk, îqtîsadî, herêmî û  meseleyeke pir alî ye ku alîyên wî yên navneteweyî jî hene. Ji ber ku rê û rêbaz û metodên rast nayên tetbîqkirin ev mesele çareser nabe û her ku diçe ev mesele kûrtir dibe. Tê xwestin ku hêzên navneteweyî û nexasim jî temsîlkarên emperyalistan daxilî pêvajoyê bên kirin ku ew ê ev yek meseleyê dijwartir bike û ew ê ev mesele bi rihetî neyê safîkirin. Ev hêzên emparyalist di ser vê meseleyê re dixwazin temamê welatên ku bi meseleya Kurd re eleqedar in bikin piçk û parî, ji hev bixin. Hêzên emparyalist bi vê yekê dixwazin siyonizmê bikin hêza hakim a vê erdnigarîyê.

 

Ev meseleya Kurd yek ji wan mijarerên sereke ya Tirkîyê ye. Ji bo ev meseleya Kurd bi şiklekî adilane bê çareserkirin lazim e ku ev mesele di zemîneke rast de bi temamê hêlên wê re bê nîqaşkirin. Rastbûna hedefê çi qas mûhîm be bi heman awayî ew rêya ku dê bê taqîbkirin û ew rêbaza ku dê bê bikaranîn jî ew qas mûhîm e. Ji ber vê yekê lazim e qaîdeya “usûl taqaddûmê esasê dike” li ber çavan bê girtin.

 

Kadroyên nû yên cumhurîyetê teşebbûs kirin ku di bingeha laîktîyê de dewleteke netew înşa bikin. Ev kadro dema ku xwest vê yekê bike wesîle ji bo civakeke homojen/yektîp derîne holê serî li asîmîlasyon, înkar, red û tûnehesibandinê dan û bi polîtîkayên ku sepandin hestên merhamet, edalet û biratîyê texrîb kirin.

 

Kurd di dîrokê de ti carî bi siyonizmê re nebûne muttefîk. Bîleks Kurd piştî ku Îslamîyetê qebûl kirin  li dijî êrîşên Xaçperst û Moxolan ummeta Îslamê muhafeze kirine û bûne muhafizên sereke yên Qudsê. Ev heqîqet mucessem bûye di şexsê Selahaddînê ku fatihê Qudsê ye.

 

Çi wextê ku nêrîn û zihniyeta qewmiyetperest/nijaperest û paradîgmaya dewleta netew bê terkkirin wê demê meseleya Kurd dibe ku bê çareserkirin. Ji bo çareserîyê lazim e dewlet vê îradeyê nîşan bide. Bi nêrîna Îslamî û însanî û bi îstîfadekirina ji tecrubeyên dîrokî ev mesele mimkûn e ku di çarçoveya edaletê de bê çareserkirin. Lê mixabin heta niha ji bo vê meseleyê ne helwesteke dirist hatiye nîşandan ne jî ji tecrubeyên dîrokî hatiye îstîfadekirin.

 

Temamê çand û nasnameyên li Tirkîyê dixwazin bi reng û dengên xwe, bi adet û kevneşopîyên xwe, bi awaz û sewtên xwe hebin û dixwazin li welatê hevpar ê ku lê qedera wan a hevpar heye îstîqbaleke xweş saz bikin.

 

Em di sedsala nû de ji bo çareserîya Meseleya Kurd van tespît û pêşnîyazên xwe yên çareserîyê bi raya giştî re parve dikin:

 

1-      Meseleya Kurd, ev bû sedsal ku li benda çareserîyê ye. Ger ev mesele bê çareserî bimîne ev yek dê bibe sedem ku neslên me heba bibin. Lazim e sedsaleke din li ber avê neçe û di çarçoveya edaletê de sedsaleke nû em digel hev înşa bikin.

 

2-      Mexdûrê herî mezin ê van şer û pevçûnên mewcûd Kurd in. Ji ber vê yekê temamê însanên ku li ser axa Kurdistanê dijîn hizûr û aramîyê dixwazin. Saadeta Enqereyê bi hizûra Diyarbekirê ve girêdayî ye.

 

3-      Heta ku hesabê heq û teleb û hessasîyetên Kurdan  neyê kirin ne mimkun e ew problem û mûşkîleyên sedsalan bên çareserkirin. Di serê van hessasîyetan de jî Îslam heye. Modeleke ku li dijî nirxên Îslamî be ew ê di nezera xelkê Kurd de neyê qebûlkirin.

 

4-      Şer û pevçûna ku di netîceya ferzkirinên îdeolojîya fermî ya Kemalistan de derket holê û heta roja me bû sedema mirina bi sed hezaran însanan û bû sedema gelek êş û eleman qet nebû rêyek ku meseleya Kurd bê çareserkirin. Bîleks derket holê ku ev metod hêza sîyasî û beşerî ya Kurdan krîmînalîze kiriye.

 

5-      Lazim e cardin ji wan baronên şer û ji wan kesên ku terefdarên wesayeta leşkerî ne firset neyê dayîn.  Ew zihniyeta ku çek û pevçûnê wek metodeke çareserîyê dibîne  di serî de ji teref temamê pêkhatîyên sazîyên sîyasetê ve û her wisa ji teref temamê civakê ve bê mahkûmkirin. Divê qetîyen neyê jibîrkirin ku ji bo çareserîya meseleya Kurd navnîşan sazîya siyasetê ye. Dîsa lazim e ji wan xebatên ku bi rêyên siyasî tên kirin re destek bê dayîn.

 

6-      Ji bo ku cepheya navxweyî bi hêz û bi qewet bibe lazim e bi temametî ew polîtîkayên asîmîlasyon û înkarê yên îdeolojîya fermî ya neteweperest bê terkkirin.  Ji bo dawî li cudabûnê bê anîn lazim e serrastikirên qanûnî û makeqanûnî bên amadekirin, heq û hurrîyetên bingehîn lazim e bi ti şertî ve neyên girêdan û li ser wan bazar neyê kirin.

 

7-      Heta îro gelek zêde edebiyata biratîyê hat kirin. Êdî lazim e ev yek xwe di pratîkê de nîşan bide. Bi gotineke din lazim e hiqûq tahaqqûq bike.

 

8-      Kurd hûrmeteke mezin û zêde ji Şêx Seîdê Kurdî û ji alimên din ên Kurd re nîşan didin.  Lazim e ji ber zilmên ku li wan hatine kirin li ser navê dewletê lêborîn bê xwestin û lazim e bi lez û bez cihên qebrên wan bên eşkerekirin.

 

9-      Di bin banê Wezareta Perwerdehîya Neteweyî de di kitêbên Dîrok û Edebiyatê de tezên ne rast ên îdeolojîya fermî tên belavkirin. Ji bo ku li welatê me yekîtî û îstîqrara sîyasî bê tahqîmkirin lazim e terka van tezan bê kirin.  Ew bihevrebûna dîrokî ya Kurd û Tirkan a li Melezgirt, Çaenekkale, Şerê Rizgarîyê  û yên li mîna wan lazim e bi şiklekî sehîh ji nû ve bê nivîsandin.

 

10-   Lazim e Kurdî bi makeqanûnê bê muhafezekirin û temamê astengîyên li ber perwerdehîya zimanê zikmakî bên rakirin. Lazim e ne tunebûna Kurdan; hebûna wan bi makeqanûnê bê muhafezekirin.

 

11-   Di pêvajoya çareserîyê ya borî de gelek xeta hatin kirin ku lazim e terka wan bê kirin. Ji bo vê yekê lazim e gotin, helwest û kirinên ku dê di nezera civakê de zirarê bidin çareserîyê neyên kirin û nîşandan.

 

12-   Zihniyeta Kemalîst bû sedem ku meseleya Kurd derkeve holê. Ji ber vê yekê ew makeqanûna darbeyê ku berhema zihniyeta Kemalist e lazim e bê guhartin û di çarçoveya welatîbûna wekhev de makeqanûneke nû bê amadekirin.

 

13-   Tê pênasekirin ku her kesê bi rêya welatîbûnê girêdayîyê dewleta Cumhurîyeta Tirkîyeyê ye Tirk e. Lazim e terka vê pênaseyê bê kirin. Temamê gotinên kirinên înkar, red û nîjadperest ku di zimanê dewletê de hakim in lazim e ji temamê mewzûat, lîteratur û mufredata perwerdehîyê bê derxistin.

 

14-   Ew sînorên Skyes-Picotê ku Kurdan ji hev veqetandin lazim e bibin sembolîk û ji bo hiqûqa silayê rehîm bê tetbîqkirin û ji bo peywendîyên civakî, çandî, îqtîsadî û însanî bên pêşvexistin lazim e alîkarî bê kirin û rê bên vekirin

 

15-   Ji bo heqên Kurdan ên civakî û şexsî bên nasîn û bên muhafezekirin û ji bo aştî û edalet bê tesîskirin û ji bo înşakirina îstîqbaleke hevpar û bi qewet lazim e temamê terefan demildest mesûlîyetê bigirin ser  xwe."

 

 

KAYNAK: https://hudapar.org/

Özet
:
Hüda- Par tarafından 15-16 Şubat 2025 tarihlerinde Diyarbakır'da organize edilen ve siyasetçi, aydın, din adamı ve aktivistlerin sunumlar yaptığı “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı” bir kapanış bildirisi ile sona erdi. Bildiride Kürt meselesinin siyasi sosyal kültürel ekonomik yönleri olan çok boyutlu bir mesele olduğuna vurgu yapılarak olayın sadece bir terör veya asayiş sorunu olarak görmenin sürece vermiş olduğu zararlara dikkat çekildi.
Resim
Türkçe
X